Bütün şehirler Kayseri olmalı…

Şimdi tam zamanı…

Bütün şehirler Kayseri olmalı…

Bütün şehirlerdeki sözde sığınmacılar kıyameti yaşamalı. Bu ülke bu adice işgalden derhal kurtarılmalı.

Bütün kolluk birimlerine hitap ediyorum:

– Bu, Türkiye’nin hürriyet mücadelesi… Ankara çetesinden gelen emirlere itaat etmeyin ve işgale karşı direnen vatandaşlarımıza TR’nin hiçbir yerinde müdahale etmeyin.

Bu, sadece Suriyelileri kovma mücadelesi değil. Dünyanın her neresinden getirilmiş olurlarsa olsunlar, bütün işgalci unsurlar, bütün sözde sığınmacılar, ta ki sözde vatandaş yapılanlarına kadar hepsi kovulacak.

“Sağduyu çağrısı” yapan herkes vatan haini olarak görülecek ve ezilecek.

Sağduyu vakti değil, vatan kurtarma vakti..

Ülkede bir kabine falan yok. Son birkaç gün içinde tamamen çöktüler, dağıldılar, işleyemez hale geldiler.

Sadece kameralara oynadılar, oynuyorlar.

Ankara çetesine itaat edilmeyecek. Hiçbir kolluk unsuru vatandaşlarımızın karşısına geçmeyecek.

Ankara çetesine itaat edecek olan mülki amirlere de itaat edilmeyecek.

Bu iş burada bitecek, uzamayacak.

Anlaşıldı mı bütün dünya?

Hepinize söylüyorum. Benim ülkemde sorunlar bitmedikçe hepinizin ülkesini cehenneme çevireceğim.

Hemen buradaki piyonlarınızı doğru yönde yönlendirin. Aksi halde kıyameti yaşayacaksınız.

Ankara çetesine hala itaat etmekte olan birkaç sözde polis memuru artık cehenneme gönderilmeli.

İtaat et-me-ye-cek-ler…

Edenin sonu, düşmanın sonu gibi olur. Bunda bir hukuksuzluk ve tuhaflık yok.

Ülke işgalden temizleniyorken, bu milletin polisi ve askeri halkın direnişinin, savaşının karşısında duramaz.

Bakan, vekil, vali, kaymakam, polis müdürü, polis amiri, rütbeli ya da rütbesiz asker, sığınmacı, mülteci, basın ve medya mensubu, sosyal medya ünlüsü, sanatçı…

Ne deniyorsa denilsin, milletin karşısında bunlardan hangisi duruyorsa, hemen sıkılacak, yakılacak, oracıkta öldürülecek.

Bu ülke gerektiği kadar sert müdahaleler ile temizlenecek.

Havaya ateş açan polisler bile vatan hainleridir. Uyarı yapılmadan hepsine sıkılacak.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Exit mobile version