BEKKE
Al-i İmran 96. ayeti:
“İnsanlar için kurulan ilk ev(yani Allah’ın evi olan gerçek Kabe), (Mekke’deki değil) Bekke’deki, mukaddes olan ve bütün insanlığa yol gösteren (Kabe)dir.”
اِنَّ اَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذ۪ي بِبَكَّةَ مُبَارَكاً وَهُدًى لِلْعَالَم۪ينَۚ
İnne evvele beytin vudia lin nasi lellezi bi bekkete mubareken ve huden lil alemin.
Kur’an-ı Kerim’de geçen “Ümmülkura” yani “Başkent-Anakent” kesinlikle Mekke değil. Ümmülkura Kudüs yani gerçek Kudüs olan İstanbul…
Kur’an-ı Kerim’in ayetleri arasında Mekke’nin kutsal olduğunu açıkça ifade eden hiçbir ayet yok.
Kur’an-ı Kerim’in ayetleri arasında Bekke’nin kutsal olduğunu açıkça ifade eden ayet var. Bakınız Al-i İmran suresinin 96. ayeti…
Bekke’nin, Mekke’de bir alan, kısım olduğuna dair iddiaların hiçbirinin hiçbir dini, tarihi delili yok.
Bekke’nin, Mekke şehrindeki sembolik Mescid-i Haram içindeki iç bölge olduğuna dair iddiaların da hiçbir dini delili yok.
Bekke’nin ne demek olduğunu bu güne kadar izah edebilmiş tek bir İslam alimi dahi yok. Varsa, izah etmişlerse ya kaynaklara geçirmemişler ya da o kaynaklar bize ulaşmamış.
Nasr suresinin Mekke’nin fethinden sonra nazil olduğu çok kesin dini delillere dayandığı halde, bunu dahi kabullenemeyip eğip büken sözde alimlerin eline kalmış din işleri… Oysa Nasr suresinin gelecekte yaşanacak çok büyük bir fethi haber verdiğini anlamak ve kabullenmek hiç zor şey değildi.
Bunlar gibi, ayetlerde ve hadislerde geçen çok sayıda hususta zorlama yorumlar yapılmış. Bunlar müslümanlara adeta dayatılmış ve gerçeği aramanın önü kapatılmış.
Adem babamızdan bu güne kadar dünyanın anakenti olan kent, kesinlikle Kudüs… Yani şu andaki adıyla İstanbul…
Hatta gerçek Kudüs olan İstanbul’un, üzerinde hayat bulunan, insanlar ve cinler bulunan bütün başka dünyaların yani kattrilyonlarca dünyanın/gezegenin de kutsal gördüğü bir kent olduğu anlaşılıyor.
Daha önce ilgili ayeti konu ederek açmış, izah etmiştim ki gerçek Mescid-i Haram’ı İbrahim peygamber de evladı da inşa etmedi.
Gerçek Mescid-i Haram’ın ortada görülemediği, yerinin bilinemediği ve bulunamadığı şartlar oluşmuştu. Çünkü hz İbrahim devrinde Nemrud vardı. Peygamberimiz bize haber verdi ki Nemrud bütün dünyanın tek başına bir devlet olduğu zamanda dünyanın tek hükümdarıydı. Ayrıca aşırı vahşi, acımasız, hukuk tanımaz, İslam düşmanı biriydi.
Nemrud’un elinde de günümüzden çok çok ileri bilim ve teknoloji vardı. Nemrud, gerçek Mescid-i Haram’ı yıkamasın, yok edemesin diye gerçek Mescid-i Haram, Nemrud’un elindeki teknolojinin bile zarar veremeyeceği şartlarda korundu ve gizlendi.
İbrahim peygamber ile oğlu, gerçek Mescid-i Haram’ın yerini manevi keşifle keşfettiler. Allah onlara yerini bildirdi. Onlar da gidip gerçek Mescid-i Haram’ın sadece temellerini yükselttiler. Ayette açık şekilde “Temellerini yükselttiler” ifadesi var.
Yani her şeyi ile hazır haldeki Mescid-i Haram’ın yani Kabe’nin bulunduğu konumdan daha yüksek bir yere çıkmasını, bütün insanlar tarafından görülür olmasını sağladılar. Başka bir şey yapmadılar. En baştan, yeniden bir Mescid inşa etmediler.
Bundan beş ya da yedi ya da dokuz bin sene önce, hz Süleyman ve hz Zülkarneyn beraberce dünya hayatında idiler. Dünya yine tek bir devletti. Bu iki kişi sırayla tek dünya devletinin başına geçen iki mü’min idareci oldular. Bunların ikisi ya da aralarından biri, gerçek Mescid-i Haram’ı yine gizledi.
Çünkü… Kendilerinden hemen sonra dünya genelinde inkarın, dinsizliğin yayılacağını, başını İblis’in çektiği Ankebut Ağının binlerce sene boyunca dünyada hükümran olacağını, sözlerinin geçeceğini, galip taraf olacaklarını biliyorlardı. İslam dinini ezip yok etmek isteyeceklerini, kendilerinden sonra gelecek hak peygamberleri hatta hz İsa ile hz Muhammed gibi çok büyük peygamberleri bile çok zor şartlara düşüreceklerini biliyorlardı.
Bu nedenle kendilerinden sonra İblis’in zarar verememesi için sadece gerçek Mescid-i Haram’ı değil, gerçek Mescid-i Aksa’yı da gizlediler. Tur-i Sina’yı da gizlediler. Tabut-u sekineyi de gizlediler. Gerçek mukaddes emanetleri de gizlediler. Bozulmamış haliyle gerçek Tevratı, gerçek Zeburu da muhafaza altına aldılar.
Bunların hepsini, bu binlerce sene devam eden inkar, küfür, zulüm, vahşet devrini bitirecek olan Mehdi bulsun, çıkartsın diye de gizlediler
Evet, hz İbrahim devrinin ilk kısmında olduğu gibi, günümüzde de gerçek Mescid-i Haram hala gizlenmiş, saklanmış, korunmuş halde… Onu da Mehdi meydana çıkartacak.
Şakirtlerin hazırladığı bir video paylaşmıştım 2023 yılı içinde… Kaynaklardan çalışmışlar ve hz Ali’nin Mehdi hakkındaki bazı sözlerini de aktarmışlardı.
O sözler arasında “Hz Mehdi’nin Mescid-i Haram’a girmesine ve şunu şunu yapmasına Allah izin verecek” mealinde cümleler vardı.
“Ben bu güne kadar bu rivayete denk gelmemiştim ama şaşırmadım. Gerçek Mescid-i Haram’ın ortada olmadığına emindim. Meğer hz Ali de bunu haber vermiş. Eğer ortada görünen gerçek Mescid-i Haram olsaydı, bu sözleri manasız olurdu. Çünkü TR’den ve dünyanın her yerinden çok münafık siyasetçiler bile mevcut Mescid-i Haram’ın yani kabe’nin içine girdiler. Orası gerçek Kabe olsa giremezlerdi. Çünkü hz Ali de sadece Mehdi’nin girebileceğini açıkça söylemiş” mealinde yazmıştım.
Yine geçen sene içinde yaptığım bir paylaşımda bir hadis aktarmıştım. Sahih bir hadis o…
Peygamberimiz hanımına mealen “Eğer kavmim cahiliye/şirk devrinden yenice çıkmakta olan bir kavim olmasaydı şu Kabe’yi yıkardım” demiş. Bizim muteber sünni kaynaklarımızda sık sık konu olmuş bunlar.
Orası gerçek Mescid-i Haram olsa, hz peygamber hanımına neden böyle bir söz söylesin?
Bu nasıl bir ümmettir ki 14 asırdır Bekke’nin ne olduğunu anlayamamış ve bu rivayetler, hadisler, ayetler, her şey gözler önünde iken meseleyi açıklığa kavuşturamamış.
Sahih hadiste “Hilafet otuz yıldır” denilmiş. Dört halifeden sonrakiler gerçek halife olsalardı, bunlar böyle mi yaşanır, hayat böyle mi akardı?
Bu halife/hilafet hadisini bile eğip bükmüşler. Ne imiş “Nübüvvet hilafeti” demişler. Bunlar hep İblis’in saptırmaları…
Sabah’tan beri metafizik sahada kıyamet kopuyor. Dünyanın her yerinden gerçek ve dürüst metafizikçileri çağırın, çevirin sorun ve anlatsınlar bu günkü çatışmaları…
Birçok sebebi var. Ankara’nın bitmesi değil mesele, dünya genelinde İblis’in sistemi Nisan sonu itibariyle bitti ama bu günkü saldırıların asıl sebebi bu konular, yapacağım bu yayınlardı.
İblis, bu yayınları yapacağımdan haberdardı
Gerçek Mescid-i Haram’ın şu an itibariyle nerede olduğuna emin değilim. Geçici bir süre için Mekke’deki temsili Kabe’nin altında, yerin altında bulunuyor olabilir.
Lakin, Adem babamızdan hz Süleyman-hz Zülkarneyn devrine kadar İstanbul’da yani gerçek Kudüs’te yani Bekke’de bulunduğuna eminim.
Bekke ayeti, bu hususu açıkça anlamamızı sağlıyor. Dünyanın ana kenti de İstanbul, Adem babamızdan itibaren hz Süleyman devrine kadar gerçek Kabe’nin bulunduğu kent/şehir de İstanbul.
Belki de şu anlarda bile gerçek Mescid-i Haram İstanbul’da olabilir. Bu beni aşan mesele…
Lakin gerçek Mescid-i Aksa’nın şu anlarda İstanbul’da olduğuna kesinlikle eminim.
“Bekke, Eski Ahit/Tanah’da bahsi geçen ve günümüzüde Kudüs’de yer alan Bekke Vadisi ile de özdeşleştirilmektedir.”
Günümüzdeki Kudüs, sahte Kudüs… İblis’in büyük bir kandırmacası o… Orada gerçek Bekke vadisi yok.
Yahudilerin ve hristiyanların dini kaynaklarındaki her husus saptırılmış, tahrif edilmiş değil. Onların kaynaklarının bazılarında kısmen doğru şekliyle kalan bilgiler de oldu.
Onlarda da Bekke zaten konuş olmuş, geçmiş, bilinmiş.
Kur’an-ı Kerim gerçek İncil’i de Tevrat’ı da Zebur’u da zaten inkar etmiyor. Onlar da Allah kelamı.. Lakin asılları ortada yok da tahrif edilmiş halleri var. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim’de bir kez daha Bekke’den bahsedilmiş ve bu bilginin yeniden bilinmesi, öğrenilmesi Allah tarafından takdir edilmiş.
Lakin nasıl bir ümmet tarihi varsa artık, 14 asır olmuş, şu meseleler açıklığa kavuşturulmamış.
Kur’an-ı Kerim’de de Tanah’ta da geçen “Bekke Vadisi” ya da “Bekke şehri”, gerçek Kudüs olan İstanbul’da… Başka bir yerde değil. Kesin bilinemeyen şey ise gerçek Mescid-i Haram’ın şu an itibariyle nerede olduğu…
Vadi, iki dağın birleştiği yerdeki geçit demek. Bu da göz önünde bulundurularak meseleye bakılmalı…
İstanbul’un kaç dağı ya da tepesi olduğu zaten belli…
En büyük tepesi ise 500 küsur metre yükseliğinde olan Aydos tepesi…
Aydos Kartal demek. Zaten bir kenarında kocaman Kartal ilçesi var.
O Kartal ilçesinin az açığında denizde tuhaf tuhaf adalar var.
Yıllar önce anlattım Musa peygamber de Yuşa peygamber de Hızır as. da İstanbul’da idiler. İki denizin birleştiği yer de İstanbul…
İstanbul varken, uydurulmuş Kudüs, oradaki uydurulmuş Mescid-i Aksa nedir… İblis’in bu oyunu bitti artık, buraya kadardı.
Bu gün cinlerden kaç kişinin öldüğünün sayısını biliyor mudur acaba…
Bu kadar koştu, çırpındı, hiçbir şeye mani olamadı, ne yapmam gerekiyorsa hepsini yaptım, yanı sıra ekibimle beraber cin kıyımı da yaptım.
Ay asıl şimdi yarıldı ve saat sürecinin en güzel anlarına girildi.
https://t.me/AkademiDergisi/104464
Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya
..