Türkiye’de cumhuriyet falan yok. Adıtürkçülük de yok. Demokrasi de yok. Çoktan yıktım bunları…
Bu gün birileri kendini kandırabilir, kameralara oynayabilir ama hiçbir manası ve onlar için hiçbir faydası yok. Olmayan şeyin kutlaması yapılmaz, yapana da itibar edilmez.
Ayinesi iştir kişinin, lafına bakılmaz. İstanbul’un icraatları ve tesir gücü meydanda, cumhuriyetçilerin icraatları ve tesir gücü nerede?
TR’de değil sadece, dünya genelinde cumhuriyetçi ve demokrat siyasetçiler bile gece gündüz Akademi Dergisi’nden besleniyorlar, tesirleniyorlar hala dönüşüyorlar, değişiyorlar.
Sadece TR’de değil, dünyanın pek çok yerinde aslında cumhuriyet ve demokrasi yıkılmış vaziyette. Yakında bu gerçek de açıkça ilan edilecek
TR’deki en sivri cumhuriyet savunucularına bile bakın, üzerlerindeki mfs tesirini görün. Düşüncelerinden, fikirlerinden yazı ve konuşma üslubuna kadar, hayata ve dünyaya bakışlarına kadar ne kadar büyük değişme yaşadıklarını görün. Buna rağmen hala usul gereği inat ettiklerini de görün ve TR’de cumhuriyet savunucularının kel aynak kuşları kadar az sayıda kaldıklarını da görün.
Adıtürk’ü koruma kanununu bile aslında çoktan yürürlükten kaldırdım. İş buralara kadar geldi. İcraata bakılıyorsa işte icraat… Lafa, şova bakılıyorsa, bu gün boyunca bol bol göreceksiniz onları cumhuriyet tantanası yapacak olanlarda…
Benden haber götürün Kral Charles’a, burada Adıtürkçülüğü, cumhuriyeti, demokrasiyi, masonluğu, kripto kimlikliliği yıktım, orada onun krallığını da yıkıp yok edeceğim.
50 seneden fazladır zihinlere kodlanmış Filistin davasını bile şu kadar kısa zamanda ve kolayca yıktım. Laf değil, işte icraat gözler önünde…
Ne kadar şok edici gelişmelere sebep oldum bu konuda bile… Şurada kalmış üç beş tane piyonuyla cumhuriyetçilik mi oynatabilecek o Çingene Kral Charles?
Komik, sadece komik…
Bu arada İlber Ortaylı’ya sordunuz mu, Kudüs gerçek Kudüs müymüş? Mescid-i Aksa gerçek Mescid-i Aksa mıymış?
Gerçek değilse, Yahudilerin Süleyman tapınağı kalıntıları ve ağlama duvarı dedikleri şeyler gerçek miymiş? Orada mıymış?
Ne zaman inecekler İblis’in kayığından ve ne zaman gerçek tarihi anlatacaklar?
Daha ne kadar utanmayacaklar ve sıkılmayacaklar ve gerçeklerden kaçacaklar? Buna rağmen daha ne kadar dürüst rolü oynayacaklar, Adıtürkçülük nutukları, çağdaşlık nutukları atacaklar?
Sahi, cumhuriyet aslında neler kazandırmış Türkiye’ye ve Türk milletine? Bu milleti ve devleti bu hale sadece sözde İslami iktidarlar mı getirdi?
45’te, 70’te 80’te çok mu iyi idik? Uçuşa mı geçmiştik? Bütün sorunları değilse bile çoğu sorunu çözmüş müydük?
Ne zaman anlatacaklar, sözde İslami iktidarların aslında/gerçekte İslami iktidarlar olmadığını? O sözde hükumetlerin bile Adıtürkçü gizli Ermeni ve Yahudilerle ve masonlarla dolu olduğunu?
Biz cumhuriyet, demokrasi, çağdaşlık, aydınlanma, Adıtürk, İnönü, Menderes, Özal, Tayyip tartışmalarını ne zaman yapacağız son kalan cumhuriyetçi ve adıtürkçü hainlerle?
Türleri yok olmadan ya da topluca toplanıp idam edilmeden, yapalım şunlarla artık şu tartışmaları…
O Sinan Meydanı kaç kere mindere çektim, neler neler yaşandı, ne safhalardan sonra bile kararlılıkla tartışmadan kaçtı.
Neden on beş senedir karşıma bile çıkamadılar ve hala çıkamıyorlar?
Yaklaşık on sene önce, yayınlarım ülke gündemine oturmuş da herkes duymuştu Adıtürk’ün Yahudi olduğunu, hocası Şemsi’nin aslında haham Şimon Zwi olduğunu…
İlber Ortaylı’ya da bir panel sonrasında sormuşlardı bu hususu ve “Adıtürk köylüydü, köylüden Yahudi olmaz” demişti. Başka hiçbir şey diyememiş ve meseleyi geçiştirmişti.
On senedir ya da daha fazla süredir üzerine tek bir söz dahi söylebildi mi?
“Adıtürk’ün Yahudi olduğunu iddia edenlerin yanılgıları” diye diye konuşabildi mi? Bu husustaki onca kesin delili çürütebildi mi? İlgili diğer kişiler bunu yapabildi mi? Şimdi yapabilirler mi?
Ve buna rağmen onlar çağdaş, medeni, aydın oluyor ve biz de gerici mi? Bu kadar ispatı gördükleri halde kabullenmiyorlarsa asıl yobaz onlar değil mi?
Yesinler böyle cumhuriyeti ve demokrasiyi… Bunun adı cumhuriyet de demokrasi de değil, düpedüz ihanet rejimi bu… Örtülü işgal rejimi bu… Sömürge yapma rejimi bu… Mason, Ermeni, Yahudi, kara paracı rejimi bu… Londra’nın dayattığı rejim bu…
Haydi şimdi kendiniz çalın, kendiniz oynayın. Zaten neredeyse tamamınız Çingene kodlarına sahip kişilersiniz. En iyi bildiğiniz şeyler çalmak, oynamak, içkiler içmek, zevk, sefa, yobazlık, inat, hırsızlık, arsızlık, kuru gürültü…
Ayrıca, oynayın da kaç kişi kalmışsınız sahada, iyice bir görelim, bilelim.
Dünyanın her yerinde cumhuriyetçiler birbirlerine “Mfs siyasette çıtayı o kadar yükseltti ki sizin konuşmalarınız, nutuklarınız, ne dediğiniz ve ne yazdığınız kimsenin umurunda bile değil.” diyorlar.
Gizli Ermeni, mason, satanist, cinsi sapık, vatan haini, küstah Celal Şengör, “Türkiye karanlıktan aydınlığa Atatürk’ün programına geri dönerek çıkar.” demiş.
TR, Adıtürk’ün programından ne zaman çıkmış, nasıl çıkmış? Sözde İslami iktidarlar sayesinde mi çıkmış?
Öyle diyorsa, çıksın karşıma, AKPKK ve diğer sözde İslami partilerin içindeki kendisi gibi Adıtürkçü, cumhuriyetçi, terör yanlısı, gizli Ermeni ve mason olan kişileri tek tek, isim isim tartışalım.
Bu güne kadar TR’ye akıl almaz zararlar vermiş, dolandırıcılıklar yapmış, devletin kurum ve kuruluşlarını batırmış, eğitme ve öğretmeyi kasten dibe vurdurmuş kişilerin neredeyse tamamının aslında Adıtürkçüler ve cumhuriyetçiler olduğunu canlı yayında tartışalım? Neden kaçıyorlar?
AKPKK’yi Adıtürkçüler, solcular, Ermeniler, masonlar, cumhuriyetçiler kurdu…
Celal ya da İlber ya da başka ilgili kişiler “Olur mu öyle şey?” diyebliyorlarsa, işte minder?
Füsun isimli bir kadınla tanışmıştım, sene 2003…
Yüksek tahsilliydi, yaşı da vardı epeyi ve soyismi ile mesleğini bilerek yazmıyorum. Gerektiğinde açıklarım.
Bizim cenahtan bir kişi değildi. Ters taraftan bir kişiydi. Ayak üstü bir yerde denk gelmiştik. Ben 22 yaşımdaydım, o 55 yaşında ya da daha üstündeydi. Birkaç tavrımdan ve konuşmamdan hemen dikkat kesildi, beni lafa çekti. Yanımızda bir erkek kişi daha vardı. Yaşananlara o da şahit olmuştu. Aslında normal iş ortamıydı, konu siyaset ya da tarih de değildi. Hikmet ya da felsefe de değildi. Din de değildi. Kadın öyle pişmiş, öyle görüp geçirmiş ki hemen anladı beni ve konulara çekti. Kısa süre de olsa siyasete dair konuşmuştuk. “Sizzz, ne okudunuz, kimsiniz, çok ilginç” deyip durdu. Susmadan iki sene bile anlatsam sıkılmaz, dinlerdi.
Sonunda da “Ben inanamıyorum. Üniversitede toplum polisleri vardı. Elleri copluydu. Biz solcu öğrencilerdik. Eylemler yapardık ve toplum polislerinden çok dayak yedik. Beraber defalarca dayak yediğimiz o solcu arkadaşlarım şimdi hep Ak Partideler. Bu nasıl olabilir” demişti. Sadece parti teşkilatında olduklarını değil, vekil ve bakan olduklarını kastetmişti…
Ben geçen o birkaç dakika içinde çoktan anlamıştım kadının da kripto kimlikli kişilerden olduğunu ama içindeki insanı öldürmediğini, vicdanını köreltmediğini, şeytanlaşmadığını… İlber Ortaylı, Celal Şengör, Sinan Meydan ve benzerleri gibi utanmaz, arlanmaz, küstah, palavracı, yobaz biri olmadığını…
Her pisliği masonlar, gizli Ermeniler, gizli Yahudiler ve Rumlar yapıyor. Londra’nın piyonları yapıyor. Yani aslında Adıtürkçü, cumhuriyetçi, demokrat olanlar yapıyor.
Müslüman rolü oynayarak yapıyorlar. Sürekli dinimizi alet ederek yapıyorlar. Sonra her leke biz müslümanların üzerine atılıyor.
Üstelik, sahada ne oynandığını bilen gizli Ermeni, Yahudi ve mason sözde aydınlar da suçu hala İslam’a, İslamcılara, sözde İslami iktidarlara atıyor. Adıtürk’ün yoluna geri döneceklermiş de kurtuluş olacakmış. Bu memleketin sahadaki İslamcısı bile aslında Adıtürkçü?
Var mı böyle kahpelik?
Oyun böyle bir oyun iken ve bunu 15 yıldır ben ifşa ediyor iken, sözde aydınların hangisi çıkıp da benimle bunları tartışabilir? Mindere gelebilir?
Daha birinci dakikada “O konulara geliriz ama sen gizli Ermeni misin? Mason musun?” diye soracağımı da biliyorlar. İnkar etseler ve yalanlasalar, neler anlatıp ispat edebileceğimi de biliyorlar.
Sonra ne imiş, yıkılmamışlar da cumhuriyetin 100. yılını kutluyorlarmış. Gülelim mi buna, acıyalım mı? Hakikaten trajikomik bir vaziyet var ortada…
Neyse… Yine boşa yazıyorum. Zaten hepsi her şeyi biliyor ve bile bile yalanlar anlatıyorlar. Kurtuluş diye hala felaketi, sömürge kalmayı tavsiye ediyorlar. Hala bu milleti Londra’nın kafeslerinde tutmaya çabalıyorlar.
Onlar bu yoldan dönmezler, dönemezler. Onları boş verin de tarihe dair bu konularda hala tereddütleri olanlar varsa, bunca yayınlarımı, onların karşılarına çıkarak sorsunlar. Bu hakları değil, mesuliyetleri, sormak zorundalar. Kim yalancı, kim aldatıcı, kim medeni, kim yobaz, kim vatansever, kim hain, meydana çıkartılmalı.
Canlı yayınlarda bile onlara sorsunlar. “Adıtürk köylüydü, köylüden Yahudi olmaz” derse yine biri, “Böyle ilim mi ispat mı olur? Hoca, düzgünce anlat ve ispat et” desinler.
“Şunca ispat paylaşılmış da on beş yıl olmuş, on milyonlarca Türkiyeli duymuş, sarsılmış ve Adıtürk de cumhuriyet de onların umurunda değil artık. Sen neden susuyorsun, aydın değil misin, uzman değil misin? Bunlara karşılık veremiyorsan hala neden Adıtürk masalları anlatıyorsun? Aklında mı sorun var yoksa bu kadar mı büyük hainsin? Sen kime çalışıyorsun, mason musun, Ermeni misin, Yahudi misin? Ne dönüyor bu ülkede?” desinler.
Türk rolü oynayan bir gizli Ermeni bir gizli Ermeni’ye “Gel beraber cumhuriyet bayramını kutlayalım” demiş. O Ermeni de “Biz de ifşa olduk, saha çok gergin, siz gidin kutlayın ve çok dikkatli olun. Sakın damara basmayın. Bakalım, nasip… Seneye cumhuriyet bayramı olursa, kutlanacak olursa, belki biz de geliriz.” demiş.
Ben kaç saattir mesaideyim? Çoktan 16 saati geçmiş.
Bitireyim artık mesaimi, biraz ara vereyim de şu gizli Ermenisi, gizli Yahudisi, masonu, kara paracısı, teröristi, cinsi sapığı, tecavüzcüsü, sübyancısı, hazineyi dolandıranı, ihaleye fesat karıştıranı, topraklarımızı peşkeş çekeni, ülkeyi satarken bir yandan vatanseverlik ve Adıtürk nutukları atanları, bilimum Londra piyonları, cumhuriyet bayramı kutlanabiliyormuş görüntüsü versinler.
Hem Ay tutulması vardı, hem cumhuriyet bayramı kutlamak için çırpınıyorlardı, hem çok kızgınlardı, hem çok ayinler ve büyüler yaptılar, hem ordu gibi medyumlar kullandılar ama metafizik sahada da yine yıkıldılar, yine mağlup oldular.
Doğru düzgün varlık bile gösteremediler. Dünya genelinden kadro toplamak isteseler bile işte bu haldeler. Bu haldeki Çingeneler mi İstanbul’a inat güya cumhuriyet varmış gibi davranabilecekler?
Boş işler bunlar, boş…
İşte dünya genelinden etkili ve yetkili herkes, metafizikçilerine de soruyor, şu yazdıklarımı doğrulatıyor. İcraat kimde, hakimiyet kimde ve kimler şov yapmayı deniyor, hemen öğreniyorlar.
Eminim ki Abdullah Gül’ün yüzünde ‘gülücükler’ vardır. Yedili çetesi de öyledir. Onlara talimat yağdıran İngiltere Çingene kraliyeti üyeleri de ‘gülücükler’ saçıyorlardır.
TR’de cumhuriyet olsaydı ve TR’de cumhuriyetçilerin borusu ötüyor olsaydı, işler eskisi gibi olsaydı…
Şimdi Tahıl Koridoru dedikleri şey vızır vızır çalışıyor, organlar, insanlar, bebekler, uyuşturucular, silahlar kaçırılıyordu.
HDPKK ortalıkta terör estiriyordu.
TR çoktan Ukrayna meselesinde açıkça taraf olmuştu.
TR çoktan Filistin’e müdahale etmişti, İsrail için, İsrail’i varlıktan tutmak ve vahim krizleri aşmak için, danışıklı dövüşlerde mehmetçikler ölüyordu ve mehmetçiklerin organları bile nakite çevriliyordu.
Mehmet Şimşek az da olsa para/yatırımcı bulmuştu.
Tek tek sıralasam, yüzlerce mühim meselede İstanbul’un değil, onların istedikleri gerçekleşiyordu. Ama yok… Cumhuriyetçilerin de Adıtürkçülerin de masonların da satanistlerin de teröristlerin de bu ülkede hakimiyetleri yok.
Burası İstanbul merkezli bir Türkiye, burada dibi görüş olanların şovlarının, ekranlara oynamalarının kimseye faydası da zararı da yok.
Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya