Hepsi bu kadar mıydı?
Neden sakinleştiniz, neden durdunuz, neden dağıldınız?
İsrail’in katliamı durdu mu? Savaş suçları durdu mu?
Filistin’den bebek, çocuk, genç ve kadın kaçırma işleri, organ hasadı işleri bitti mi?
İsrail’e asker olmak isteyen binlerce kişi çoktan gitti İsrail’e, siz Filistin için ölmeye hazırsınız da neden hepiniz buralardasınız?
Binlerce avukatı bir araya getirerek, Türkiye makamlarında ve milletler arası teşkilatlarda davalar açılmasına vesile oldunuz mu? Savaş suçlarının delillerine mi ulaşamadınız? Ulaştınız da bir dosya mı oluşturamadınız? Masonların, satanistlerin, yahudilerin kontrolünde olmayan bir gerçek TV kanalı mı kuramadınız? Bir gerçek sosyal ağ platformu mu kuramadınız?
Gerçekten tesir edecek mali boykot mu yapamadınız? Hemen yapılabilecek binlerce şey var, siz neden dağıldınız?
Bazılarınızın silahlı örgütleri de var, üç beş tane TR’li gizli Yahudinin kafasına da mı sıkamadınız? Üç beş kilit adamı oyundan mı düşüremediniz? Üç beş sözde konsolosluğu başlarına mı yıkamadınız? Üç beş işgalci ABD ve NATO askerini mi vuramadınız, tesislerini mi yıkamadınız? Ulan siz ne yapmak istediniz de yapamadınız?
Hiçbir şey yapmak istemiyorsunuz, sonra hep kuru gürültü çıkartıyorsunuz. Hangi yoldan gidecekseniz gidin, yollar açık ama sorun sizde…
Şu kadarını bile yapamıyor daha doğrusu yapmıyorsanız, buna rağmen her fırsatta yürüyor, ağlıyor, bağırıyor ve sonra dağılıyorsanız, su katıksız, süzme münafıklarsınız…
Müslümanlık nerede, siz neredesiniz… Siz insan bile değilsiniz. Esfel-i safilin’den kişilersiniz. Bu nedenle bu kadar bela, musibet, helak yağıyor başınıza…
Boş verin Filistin’i, İsrail’i…
Herkes hak ettiğini yaşıyor bu dünyada…
Hiçbir lider, hiçbir kurtarıcı gelip de münafık yığınları kurtarmadı, kurtarmayacak. Onlara nasihat etti, süre verdi, sonra cehenneme sürükledi ve gerçek kurtarıcılar tarih boyunca böyle yaptığı gibi, şimdi de böyle yapacak.
Biz, sık sık temas ettiğim o bela, musibet, mali kriz, toplu ölümler dolu sürecin hemen sonrasına hazırlanmaya devam edeceğiz.
Türkiye de belasını buluyor, daha da bulacak. En az kırk milyon kişinin hemen şimdi, topluca cehenneme dolması lazım ki memlekette anca biraz hava değişmesi olur. İyi insanlar nefeslenir, biraz huzur, sükünet hissedilir. Bebekler, çocuklar, genç kızlar ve kadınlar kurtulur. Hayvanat da rahat nefes alır. Yeryüzü de sakinleşir.
Kim çekerse zahmeti, o elde eder nihayetsiz rahmeti…
Ne kadar gayret, o kadar himmet…
Ne kadar samimiyet, o kadar büyük karşılık, sevap, zafer.
Ne kadar gayretsizlik, samimiyetsizlik ve nifak, o kadar büyük afet, bela ve helak…
Şaşılacak ne var? İlahi adalet işte budur.
Allah adildir. Kullarına adaletsizlik yapmaz. Çalışan, gayret eden, birlik olan, sebeplerine riayet eden kafirler bile olsa, onlara zaferi verir.
Bütün gerçek kurtarıcılar bu temel gerçekleri bilir, bu gerçeklere/dengelere sıkı sıkıya bağlı kalır ve kararlarını buna göre alır.
Bu nedenle en başta peygamberler, nasihatlarını dinlemeyen, istikamete girmeyen, manevi dünyasını düzeltmeyen, gayret etmeyen, birlik olmayan, kuvvet biriktirmeyen, hazırlık yapmayan topluluklarla savaşa gitmediler. Hatta onların aralarında bile durmadılar. Oradan çıktılar, hicret ederek kendilerini korudular. Sonra Allah oraları dümdüz etti. O toplulukları helak etti. Kafirleri de buna, helak etmeye vesile etti. İlahi adelet tecelli etti.
Dünya ve ahiret saadetine giden yol:
– Doğru, eksiksiz, kusursuz itikat/inanç. Helal rızık. Doğru din ilimleri. İhlas, samimiyet. Salih amel. Birlik, beraberlik, cemaat gücü, teşkilatlı olmak. İlme, alimlere ve ilim talebelerine kıymet vermek. Düşmanlara karşı kuvvet toplamak, daima hazırlıklı olmak. Allah yolunda maddi ve manevi cihad.
Müslüman olduklarını iddia eden topluluklar, bu reçeteye göre yaşamadıktan sonra, hz Mehdi bile zuhur etse, onları kurtarmaz, aksine cehenneme doğru sürükleyecek sebeplere uyar.
Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya