Uçuracağız bu araçları, uçuracağız…

https://t.me/AkademiDergisi/81212


Gerçek manada uçuracağız. Çok uzaktaki çalışma bölgesine giderken yerden 10-30 mt yüksekte uçarak ve uçan bir sürü halinde gidecekler. Zincirleme kazalara izin vermemek için, uçarken aralarında güvenli takip mesafesi bırakılacak. Binlercesi peş peşe, önceden yapay zekalarına tanımlanmış olan hat boyunca uçarak gidecekler. Bunu yaparken operatörlere gerek olmayacak. Uçuş sırasında illa insan müdahalesi gerekiyorsa uzaktan bağlantı ile insan operatör tarafından kontrol edilecekler. Bu araçlar sürekli uydularla bağlantı halinde olacaklar. Kendi konumlarını hep bilecekler. Geniş çalışma alanının son halini güncel uydu görüntülerinden alarak değerlendirecekler ya da insan operatör bunu yapacak.

Bu araçların şantiyelere nakil edilme kısmı beklenmedik şekilde hızlı, emniyetli ve düşük masraflı olacak.

Bu kısımda da alternatifler var. Başka bir araca ihtiyaç duymadan kendinden uçabilenlerini yapmak da mümkün ve mantıklı… Gerektiğinde üzerine bir başka aracın konarak, onunla kenetlenerek, bütünleşerek onu uçabilen hale getirmesini tercih etmek de mantıklı. İki ihtimalde de uçmanın maliyeti tahmin edilenin çok çok altında olacak. Bu uçabilme özellikleri sayesinde de onlarca sene süreceği zan edilen işler, bir iki senede bitirilebilecek.

Bazı kısımlarında arıza olsa ve parça değişmesi gerekse, şantiyenin tamir/bakım kısmına kısa sürede uçarak gidecekler, parça değiştirilecek, uçarak geri dönecekler. Bütün süreç toplamda bir iki saat sürecek. Her şey çok hızlı, çok kolay olacak. Bunları imal ederken baştan yapılan büyük masraflar, kısa süre sonra bile masraftan sayılmayacak. Bu araçlar kısa sürede bile bedavaya gelmiş olacaklar.

Öyle ya da böyle, bir şekilde uçabildikleri için, bunların on binlercesini bir dağın tepesine çıkartmak, çok kısa süre, çok az emek, çok az masraf gerektirecek.

Bu araçların baştan kıça doğru uzunluğu 15 metrenin altında olmayacak. 25 metre ya da daha uzun olarak yapılması da tercih edilebilir. Ona göre de eni olacak. Ayaklarının üzerinde durduğunda karın yüksekliği 4 metrenin altında olamaz. Karın kısmının yüksekliğinin kaç metre olacağına bağlı olarak, sırt yüksekliği on metreye kadar çıkabilir.

Buna rağmen bu araçlar uçacaklar. “Bunları çalışma alanlarına nasıl taşırız. Orada iş bitince başka çalışma alanlarına nasıl taşırız. Sık sık parçalarına ayıracak ve taşındıkları bölgede tekrar parçaları takacak mıyız” gibi endişeler olmayacak.

Başka uçan araçlar da yapılacak. Onlar da oksijen gazı ile su kazanı ısıtarak buhar elde edecekler. Buharın karşı konulamaz, yarışılamaz gücü ile türbin çevirecekler, türbin jeneratörü çevirecek. Güçlü jeneratör sayesinde çok güçlü elektrik motorlarını besleyecekler. Mümkün olduğu sürece güneş ışınlarını mercekle yükselterek de kazanlarını ısıtacaklar ve gazdan tasarruf edecekler. Bu teknikle uçacaklar. Bilinen helikopterlere kıyasla çok daha sessiz, çok daha hızlı, çok daha güçlü, çok daha düşük maliyetli, daha az bakım gerektiren, daha ağır yük taşıyabilen araçlar olacaklar.

Bu şekilde imal edilecek binlerce araç, devasa şantiyede sürekli uçuşacaklar. Bu hafriyat/maden araçlarına operatör, su, gıda/yemek, içi dolu oksijen gazı tüpleri başta olmak üzere, ihtiyaç duyulan her şeyi taşıyacaklar.

Kalıp şeklinde kesilmiş kayaları, dağların tepelerinden aşağıya, kara ya da deniz yoluna indirecekler.

Mesela mermer yatağına denk gelinmişse, hassas şekilde kesilmiş mermer bloklarını hiç bekletmeden gemiye ya da istenilen başka yere götürecekler. Bunları yaparken, yerleşme yeri olmayan yerlerin üzerinden insansız şekilde uçacaklar. Yakıt kısmından, insan gücü kısmına kadar, her kısımda çok yüksek tasarruflu olacaklar.


Böyle devasa çalışma alanlarının belirlenen farklı farklı yerlerine, konteyner büyüklüğünde makineler götürülecek. Bunlar, gerektiğinde tek tek çalışacaklar. Farklı ihtimaller var. Gerektiğinde birbirlerine boru hatları ve elektirk kablolarıyla bağlanarak çalışacaklar. Havadaki oksijen gazını ayrıştırarak tüplere dolduracaklar. Oksijen gazı tüplerini, örümcek şekilli hafriyat/maden araçlarına üçer beşer adet götürerek takacak, boşlarını geri getirecek ekipler olacak. Bu ekipler, o uçan küçük araçları kullanacaklar. Çok hızlı iş yapacaklar.

Bu kısımda da farklı tercihler var. Sıvılaştırılmış doğalgazı (LNG), petrol işlerken oluşan gazı (LPG) uygun maliyetle ve bol miktarda ve kolayca bulabilenler, bunları da kullanabilecekler.

Araçların su kaynatma kazanları, tuzlu, çamurlu suları bile kaynatabilecek şartlarda tasarlanacaklar. Bu kısmın da çok detayları var, farklı tercihler, ihtimaller var.

Devasa çalışma bölgesi içinde ya da yakınında kesinlikle deniz, okyanus, göl, akarsu, yer altı su kaynağı gibi imkanlardan biri ya da birkaçı bulunacaktır. Bu imkanlardan istifade edilecek. Suya para verilmeyecek, masraf edilmeyecek. Gaza da para verilmezse, yakıt maliyeti sıfıra düşecek. Zaten mercekle güneş ışınları kullanmak kısmı da masrafları çok büyük oranda düşürecek.

Yüzbinlerce örümcek şekili araç çalışıyorken, mazot ya da benzin yakılsa milyarlarca dolar yakıt masrafı çıkacağı halde, bu sistemde o masraflar olmayacak. Farkı düşünün…


Bu, temsili bir resim. Anlatacaklarım teknik adamlar tarafından doğru anlaşılsın diye bu temsili resmi kullanıyorum. Resimdeki görüntü ile sınırlı kalınmasın. Ben, resimde görünene yakın ama daha farklı şeyler anlatacağım.

Genel görüntüsü çok yaklaşık böyle olan araçlar yapacağız. Bunlardan da yüksek adette yapacağız.

Bu araçlar çok maksatlı olarak kullanılacaklar. Bunlar da muhtelif gazları yakarak yüksek basınçlı buhar gücü elde etme sistemiyle çalışacaklar ve bunlar da mümkün olduğunca merceklerle güneş ışınlarını yükseltecekler, ısı elde edecekler.

Bunların gövdesinde de su kaynatma kazanı, buhar türbini, jeneratör ve elektrik motorları olacak.

Bu araçların, ayaklar hariç gövde çapı beş metrenin altında olmayacak. On ya da onbeş metre çapında da yapılabilirler. Çaplarının geniş olması sorun olmayacak, bunlar zaten uçabilecekler ve karadan nakil etmek, yolları tıkamak gibi sorunlar oluşmayacak.

Bu araçların gövdelerine tepeden bakınca, gövde tamamen kapalı, dolu dolu bir gövde olmayacak. Gövdenin sırt kısmında, dış çember denilebilecek olan kenar kısımlarında, çok sayıda güçlü elektrik motoru ve onlara bağlı çok sayıda pervane olacak. Bu pervaneler, aracın gövdesinin dışında kalan kısımdan da havayı yere çarpabilecek, aracın gövdesindeki yeterli boşluklardan da havayı yere çarpabilecek.

Bu kısımda da tercihler, alternatifler var. Gerekiyorsa, aracın sırt kısmının kenarlarından, aracın dışına doğru açılan üst bacaklar olacak. Alttaki bacaklar resimde görüldüğü gibi iken, üst bacaklar ise sadece motorları ve pervaneleri taşıyacak, onları daha dış hatta tutacak bacaklar olacak. Bu bacaklar da gövdeye doğru ya da gövde dışına doğru ileri geri gidecek yani gövdeye yaklaşıp gövdeden uzaklaşacak. Robot kolları gibi olacaklar.

Bu aracın karın kısmında, muhtelif bağlantı/kenetlenme sistemleri olacak. İstendğınde bu araca bir büyük su deposu bağlanacak. İstendiğinde insan taşıyan kabin bağlanacak. İstendiğinde malzeme/kargo taşımak için kabin bağlanacak. İstendiğinde ise taşıyabileceği ağırlıkta blok kayalar, ham madenler ve benzeri şeyler halatlar sayesinde bağlanabilecek.

Bu araçlara istendiğinde ise yeri tesviye etmek için gerekli bir aparat/makine takılacak. Gövdesinin karın kısmına sabitlenen o arapat ile araziye uçarak gidecek.

Zaten sürekli uydu/GPS bağlantısı sayesinde konumunu bilecek. Arabistan gibi tamamen kum olan çöllerde değil ama ABD’nin, Avustralya’nın çölleri gibi yerlerde kullanılırken, nokta atışı ile, direkler konacak yerleri tespit edecek. Tespit ettiği o yeleri tesviye edecek yani dümdüz hale getirecek. Oralara beş, on ya da gerektiğinde on beş metre çapında direkler konulacak. Bu direk kısmını daha önce resimlerle ve yazılı olarak anlatmıştım.

Çalışılacak olan arazi, hava araçları ile, karadan ve ayrıca uydudan taranacak. Yarı kurak olan o arazide hem hayvancılık, hem çiftçilk, hem su ve elektrik üretme, hem de biogaz ve gübre üretme işleri bir arada yapılacağı için… Daha önceki yayınlarda anlattığım gibi devasa araziye yüz binlerce tak-sök direk konulacak. Beton dökülmeyecek, masraflar düşük tutulacak ama sağlam sistem kurulacak. Beş on sene sonra o araziden o direkler ve direkler arasınde çelik halatlara gerilmiş olan çatı sistemi sökülecek.

İşte bu araçlar, o direklerin yerlerini nokta atışı ile tespit edecek. Oraya gidecekler, karın kısımlarındaki aparat sayesinde yerdeki bozukluğu düzeltecekler. Kayalar, sivri kayalar varsa bile kolayca, kısa sürede tesviye edecekler. Çünkü o aparatta kayaları eriten sinyal cihazının haricinde kayaları lazerle kesen cihaz da olacak. Ayrıca zaten fiziki müdahale yaparak toprakları ve parçalanmış kayaları kenara çeken çarkı/kolu da olacak.

O proje yapıldığında, proje yapılana kadar hiçbir işe yaramamış ve para etmez halde olan o devasa alanda, on milyonlarca hayvan bir arada yaşayacak, beslenecek. Çok yüksek seviyede hayvancılık yapılacak.

Aynı anlarda yüz milyonlarca kök bitki de saksılarda yetişecek. Halatlarla gerilen çatının üzerinde, deniz ya da tuzlu su gölünün sularının içinden geçtiği/aktığı ince boru hatları olacak.

Boruların üzerindeki mercekler, güneş ışınlarını kuvvetlendirerek boruları ısıtacaklar. Bu sayede boruların içinde akan su da kaynamış olacak.

Kilometrelerce kare arazideki çatının üzerinde, on binlerce farklı boru hattı olacak. Onca boru hattı sayesinde bir gün içinde bile çok yüksek miktarda deniz/okyanus suyu, güneş ışıkları ile kaynatılacak.

Kaynayan su yoğun buhar üretecek. Buhar ise aniden soğuk yüzeye çarptırılacak. Bu, yoğuşmaya yani içilebilir, temiz su elde etmeye yarayacak. Alan çok büyük olduğu için, gün boyu yoğuşturma yoluyla üretilen temiz su da çok yüksek miktarda olacak. Elde edilen içilebilir su sayesinde o geniş ama kurak, temiz su kaynağı bulunmayan yerdeki on milyonlarca hayvanın ve ayrca yüz milyonlarca kök/adet bitkinin su ihtiyacı karşılanmış olacak. Eş zamanlı olarak o çevrede lazım olacak elektrik enerjisi de buhar gücü ile üretilmiş olacak. Öyle ki bu tesis civardaki büyük yerleşme alanlarına sürekli elektrik ve temiz su satabilecek.

İşte bu projede bu uçabilen örümcek araçlar her işe koşacaklar. Gidip yüzbinlerce direğin konacağı yerleri nokta atışı ile tespit edecekler. Oralara konup düzeltecekler. Şantiyede insanlar tarafından kurulan ve istendiğinde sökülebilecek olan direkleri, kurulmuş halde taşıyacaklar. Götürüp düzelttikleri alanlara bırakacaklar. O sıcağın, o zorlu şartların içinde insanların işlerini çok kolaylaştıracaklar. Maliyetler akıl almaz seviyede düşecek. İş, inanılmaz şekilde hızlı yapılacak.

Sonraki safhalarda o direklerin dış ve iç yüzlerine konacak saksıları ki sayıları onlarca milyon adet, bu araçlar taşıyacak. Çatı hattının belirli yerlerinde bu araçların gelip yük indirmelerini ya da yükü kaldırıp götürmelerini sağlayacak boşluklar bırakılacak. Ya da çatının o kısımları açılır kapanır şekilde yapılabilecek.

Yine bu projede, direkler arasında oluşan ve çatının gölge yaptığı yollara, yüz milyonlarca adet saksı yerleştirilecek. Bunların yerleştirilmesi, gerektiğinde değiştirilmesi kısmında da bu araçlar mümkün olduğunda kullanılacak. İlk safhalardan itibaren arazinin ağaçlandırılması için de gerekenler yapılacak. Bu araçlar o kısımlarda da çok işe yarayacaklar.

İş öyle bir yere gidecek ki Arap yarımadasındaki kumluk çöllerden kumların vakumlanması kısmında bile bu araçlar kullanabilecek. Ona göre de kabinleri olacak, kumları içe çekecekler. Uçup gelip limandaki gemilere havadan, hiç konmadan bile boşaltabilecekler. Ya da geçici bir süre için limana yakın bir yerde belirlenmiş olan yerlere de boşaltabilecekler. Zorlanmadan kumdan bir dağ oluşturabilecekler. İstenirse bu kumdan dağ, dip kenar kısmından vakumlama yapan borulu sistemlerle de gemilere kumları yükleyebilir.

İstenirse bu araçların sırt orta kısımlarına, insan operatörler için kabinler de kolayca takılabilecek. İstendiğinde kolayca sökülebilecek.

Daha birbirleriyle bağlantılı türlü türlü projeler, teknikler, araçlar, fikirler, ihtimaller var.

Devasa şantiyeler için, idarecilerin, mühendislerin, muhtelif konuların uzmanı olanların, acil tıbbi müdahale uzmanlarının, sahada bulunması şart olan herkesin ikamet edecekleri binalar lazım değil mi?

Hatta pek çok şantiyede, çok yüksek sayıda (en az on binlerce) çalışan için ikamet yerleri ayarlamak mecburiyeti olmayacak mı?

O binaların modül modül taşınan, şantiyede bir araya kolayca montajlanan, sonra istendiğinde modüllere ayrılarak başka yerlere kolayca taşınan, onlarca sene sorunsuz kullanılan, kullandıkça bedavaya gelen, ısı ve ses yalıtması mükemmel olan binalar olması gerekmez mi?

Çadırlarla, konteyner/prefabrik konutlarla olacak iş değil. Bu meselede de çağın imkanları kullanılarak akılcı çareler geliştirilebilir.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Exit mobile version