Astrologlar ve medyumlar, Türkiye’nin beklenen yeni lideri ile Yüzbaşıoğlu’nu birbirine karıştırmaya son vermeliler. Yüzbaşıoğlu Türkiye’nin en kısa sürede resmi idarecisi olacak ama Yüzbaşıoğlu beklenen o lider değil.
Araplar arasındaki etkili ve yetkili kişilerden İstanbul yanlısı olanların sayısı arttıkça, Tayyip karakteriyle AB ve ABD’nin arası açılıyor.
Türkiye eş zamanlı olarak hem AB’ne hem de ABD’ye sırtını dönebilecek somut/maddi bağlantılara ve güce ulaşıyor.
Oluşan yeni dengeler, FETÖ ile Adnancıların ve Süleymanlıların eş zamanlı olarak ve gerçek operasyonlarla toplanmasının önündeki bütün engelleri temelden yıkıyor.
Oluşan yeni dengeler, ABD’de hala gizlenen ve bastırılan mali krizin, gizlenemez ve bastırılamaz hale bir anda gelmesi riskini artırıyor. Sarsıcı ani gelişmelerin önünü açıyor. ABD Dolarının bir anda büyük oranda değer kaybetmesi ihtimaline bütün yatırımcılar hazır olmalılar.
Oluşan yeni dengeler, Ankebut Ağını da Rusya Federasyonunu parçalama yönünde mücadele vermeye zorluyor.
Cemal Kaşıkçı dosyası yeniden açılabilir ve bu defa gerçek bir soruşturma ve yargılama yapılabilir.
İstanbul hükumeti:
Kara deniz bölgemizdeki ormanları seyreltmeye ve o alanları Türk düşmanı istilacı türlerin ikametine açmaya dönük planlara asla meydan bırakmayacağız.
Ne oldu şu mesele, başka sesler yükselmedi?
Oysa, anında ülke gündemine oturması gereken bir mesele değil mi?
‘Bu adam bugüne kadar nasıl bu kadar tepelerde kalmış”
Yalan mı?
Yalansa, birisi çıkıp yalanlasın. Yalan değilse, basın ve medyadan adli makamlara kadar herkes olağan akışında aksın ve sorunlar anında çözülsün.
Güya cumhuriyet ve demokrasi rejimi olan Türkiye’de, bu kadar vasıfsız, boş teneke, ruh hastası, her pisliğe bulaşmış ve hain kişileri kim, hangi irade devletin başına doğru zorlaya zorlaya sürüklüyor?
Devlet içinde devlet olanlar kimler? Abdullah Gül ile yedili çetesi mi? FETÖ denilen ortağı mı? Daha fazlası da var mı? Yurt dışında kimler? Hukuk devleti olmanın, milli güvenliğin gerekleri ne ise yapılsın, her şeyi vatandaş mı yapacak?
Sığınmacı denilenleri kovarken ya da ezip geçerken, bunları da vatandaş mı ezmeli? Nerede adalet, nerede meşruiyet, nerede milli güvenlik, nerede basın ve medya, nerede sözde o kadar siyaset uzmanı? Hepsi mi mason, hepsi mi Çingene? Hepsi mi Londra’dan ve onun içimizdeki uzantısı Abdullah Gül’den talimat alıyor?
90’lı yılların üst seviyedeki siyasi yetkilileri arasından vatansever olanlarına… Türkiye’nin şu zor sürecinde hizmet etmeleri, yükü hafifletmeleri, bilgi ve tecrübeleriyle büyük faydalar sağlamaları yolunda geniş imkanlar sunabilirim.
Artık bir şey kalmadı. Devlet adamı gibi gösterilen şu rezil, insanlıktan bile çıkmış tiplerden saha topluca temizlenecek. Oluşan boşluk ortamının en kısa sürede gerçekten vasıflı, bilgili, tecrübeli insanlarla doldurulması gerekecek.
Ben sözümün arkasındayım. ABD ve NATO subaylarını tokatlayacağım ya da tokatlatacağım. Her iki ihtimalde de o tokatlar Türk milleti adına, mazlumlar adına, sömürülenler adına, katledilenler adına, kaçırılanlar adına atılacak.
Bunu duyunca sahada restleşmeye çalışan tarafları, şu kısasık sürecin sonunda, ben sahada göremiyorum?
Bir hünerleri varsa, görmek istiyorum. Korksalar da kaçsalar da ağlaşıp yalvarsalar da tokatlayacağım. Bebekleri bile çalan NATO ve ABD üslerini dünyanın her yerinde ifşa edeceğim ve yok edeceğim.
Yüzbinlerce devasa ve çok özel araç, önce Kara denizden Van gölüne bağlanacak olan kanal hattını tıraşlayacak.
Bu, zan ettiğinizden çok geniş ve derin bir tıraşlama olacak. Yani o kanal hattı deniz seviyesine değil, onun da birkaç yüz metre aşağına kadar tıraşlanacak. Ayrıca kenarları uçurum gibi olmayacak, açılı, dengeli şekilde tıraşlanacak. Bu da zaten geniş olacak kanalların her iki yanında kilometrelerce arazinin de tıraşlanması demek. Binlerce kilometre uzunluğundaki kanalların bir de iki yanında beşer, onar kilometrelik araziler tıraşalanacağına göre, toplamda kanal hatları boyunca tıraşlanacak arazinin ne kadar olacağını siz yaklaşık olarak hesaplayın.
Kanalların yan kısımlarındaki tıraşlanmış alanlar, hemen binalar, tesisler, yollar yapılmaya, sıfırdan ve planlı şekilde şehirleşmeye müsait hale getirilecek. Başlanan bir iş, kısa süre sonra çok sayıda başka işi başlatacak. İşsizlik ve piyasa durgunluğu sorunları hızla çözülecek. Kanal hattı boyunca yolu kesen dağlar, tepeler, kayalar her şey yoldan alınacak. Bu, bulunmaz bir nimet…
İstanbul hükumeti:
Suudi Amerika’nın Suudi Arabistan’a dönüşmesi süreci başlatılırsa… ABD ile müttefiklerine karşı Suudi Arabistan’ı açıkça destekleyeceğiz.
Açık gri renk palto giyen dokuz lider, peş peşe paltolarını çıkartacaklar.
Dünyanın hiçbir yerindeki yer altı uzaylı şehirleri benim için engel değil. Çok canımı sıkarlarsa, önce o bölgeyi onların başına çökertir, sonra orada yine de yapacağım projeyi yaparım. Bu hususta çok iddialıyım. Baştan bir iki örnek uygulama da gösterebilirim. Bence fena da olmaz, çatlak sesleri baştan keser.
İstanbul hükumeti:
Çağın çok gerisinde kalmış savaş araçları için, çağın çok gerisinde kalmış patlayıcı mühimmat üretecek fabrikalar tesis etmeyeceğiz. Gayr-i meşru Ankara çetesinin imzalarıyla tesis edilmiş ya da edilecek her yer için çok yönlü soruşturma ve yargılamalar yaptıracağız.
Bütün dünyaya canlı yayınlanacak ve kesinlikle tamamen adil ve şeffaf olacak mahkemelerde, mühimmat üretilen tesislerde dönen bütün pis işleri ve üretilen mühimmatın hangi ordulara ve terör örgütlerine teslim ediliğini de gözler önüne sereceğiz. Yargılamayı milletler arası bir seviyeye yükselteceğiz.
Bu milletin bir kuruşunu başkalarına peşkeş çekeni, hususiyle de sözde İslam terör örgütlerine silah, mühimmat, erzak ve maaş olarak peşkeş çekeni bile idam edeceğiz. Bunları görüp de müdahale etmemiş, üzerine düşen kısımları yapmamış idari ve adli yetkilileri de idam edeceğiz.
İstanbul hükumeti:
Türkiye, kağıttan kaplan olduğu her geçen gün daha da gün yüzüne çıkan Amerika Birleşik Devletçikleri ile dost ve müttefik değil. Ticari, siyasi, askeri meselelerde de işbirliği halinde değil. Bu hususlarda meşru, geçerli herhangi bir antlaşma ve sözleşme bulunmuyor. Olmayan bir şey, daha da ileri götürülemez ve geliştirilemez.
Bu hakikatin aksine olarak yapılan bütün açıklamalar, arkası boş/desteksiz gürültülerden ibarettir.
Amerika Birleşik Devletçiklerinin asker görünümü verilmiş yağmacı, kara paracı, sömürmeci, vahşi eşkıya takımlarının, Türkiye’den ve bütün ortadoğu’dan çok çok yakın tarihte def edileceği, çoktan kesinleşmiş bir gerçektir.
O terör, vahşet ve sömürme devletinin, o İngiltere piyonunun, olduğundan güçlü ve yerinde sabit gibi gösterilmesine yönelik ve kameralara oynanan rollerin dünyadaki taraflarca dikkate alınmaması gerekir. Bu basit şovların arka planındaki sarsıcı gerçekleri göremeyenler, çok kısa sürede bölgemizde ve dünyamızda yaşanacak çok büyük denge değişikliklerinde yanlış ata oynamış ve büyük kaybetmiş olacaklar.
İstanbul hükumeti:
Ankara çetesiyle, onların tasmalarını ellerinde tutan kara paracı ve sömürgeci hükumetler arasında kurulması kararlaştırılan her türlü gayr-i meşru stratejik mekanizmaları kolayca imha edebilecek güçteyiz.
İstanbul hükumeti:
Çaresiz, parasız, güçsüz ve bir çıkış yolu kalmamış şekilde ortada dolananlar mı Elon Musk ile aynı kadraja girerek hallerini gizlemeye ve olduğundan farklı görünmeye çabalıyor…
Yoksa Elon Musk mı o haldeki devlet yetkilileriyle sık sık aynı kadraja girerek batak ve çaresiz halini gizlemeye çabalıyor… Hatta sanki son günlerde arka plandan harıl harıl üzerinde çalışılan projelerde atak yapabilecekmiş görüntüsü veriyor…
Kulisini bildiğimiz zavallı haldeki insanların sahne performanslarıyla ilgilenmiyoruz.
Kameralarla, filmlerle, dizilerle, romanlarla, basınla, medyayla dünyaya yön verenleri, insanlığı mışıl mışıl uyutanları, bunu yapamaz hale çoktan getirdik.
Dünyanın her yerinde krallar çıplak.
İstanbulda ise sıkıştıkça kameralara oynayan zalim bir kral değil, kameralar umurunda bile olmayan ve hep icraat sergileyen adil bir Türk hükümdar var.
Dünya gündemi çok sıkıcı, herkes yerlerde…
Prens ne zaman geliyor?
Acaba prens değil de kral mı gelmeli?
Prens hafif kalıyor sanki…
İstanbul hükumeti:
Elon Musk ve onunla açıkça ya da gizlice iş yapanlar… Dünyayı çok büyük bir hızla değiştirecek, dönüştürecek ve hesap edilemeyecek kadar yüksek paraların döneceği, pek çok kalemde sürekli gelir imkanlarının oluşacağı devasa projelerde yer alamayacaklar.
İstanbul hükumeti:
Hain Ankara çetesinin sözde Adalet bakanı ve Çingene vatan haini Yılmaz Tunç’un açıklamaları, milletimizi tehdit eden o hadsiz cümleleri hükümsüzdür.
Milletimiz yabancı düşmanlığı yapmıyor. Hain Ankara çetesinin memleketimizi türlü ülkelerden getirilen Çingenelere peşkeş çekmesi karşısında milli bir duruş, bir vatan müdafası refleksi sergiliyor.
Boyundan uzun dili olan, kime ve hangi projelere kulluk ettiği açıkça meydanda olan Yılmaz Tunç ise, kendi idam fermanını kendisi yazıyor.
Bu ülkede sığınmacı/mülteci görünüşlü Çingeneler tarafından bir istilanın gerçekleşmesine asla meydan verilmeyecek. Gerekiyorsa Yılmaz Tunç’lar ve o bahsettiği sözde savcılarla hakimler de milletin ayakları altında ezilecek.
ABD’den yenice talimat alanların heyecanlı çıkışları, kendi başlarını yakacak.
İstanbul hükumeti:
Osmanlı Ocakları bir terör, ihanet ve kara paracılık teşkilatıdır. Bütün devletler de bunun farkındadır.
İstanbul hükumeti:
Türk milletinin savcıları ve hakimleriyle, Ankara çetesinin ve masonların savcı ve hakimleri, dünyadaki bütün taraflarca birbirlerinden ayrı değerlendirilmeli.
Şu sıralarda kimlerin Türk milletinin savcıları ve hakimleri oldukları, kimlerin ise Türk milletinin düşmanı savcılar ve hakimler oldukları çok daha kesin şekilde seçilebiliyor, görülebiliyor.
İbreler de namlular da o hain, satılmış, şunun bunu piyonu savcılarla hakimlere iyice dönüyor.
Türlü ihanet faaliyetlerini son bir gayretle ayakta tutabilmek için, her gün Türk milletini savcı ve hakimlerle tehdit eden herkes, Türk milletinin kurşununu yiyecek. Hatta sözde bakanlar da yiyecekler. Ve ABD de NATO da onları Türk milletinin elinden alamayacak, kurşunlarından koruyamayacak. Bu millet onlara, gavura sıkar gibi sıkacak. Dışarıdan talimat alan üç beş Çingene, bu millete daha fazla kötülük yapamayacak.
Bu milletin sinir sistemiyle, bu milletin birikmiş enerjisiyle oynamak, atom bombasıyla oynamaktan onbinlerce kat daha tehlikeli.
Yurt içindeki ve dışındaki hiçbir irade, hiçbir düşman teşkilat, hiçbir hain teşkilat, sözde sığınmacıları Türkiye’de tutamayacak. O sözde sığınmacıların def edilmeleri için, gerekiyorsa bütün ülkelere benzin dökülerek yakılacak, dünyanın bütün denge çubukları yerinden çıkartılacak.
İstanbul hükumeti:
Hain Ankara çetesine yeniden aynı yönde talimatlar veren ve baskılar yapan ABD başkanını bile, senatörlerini bile oyundan düşüreceğiz. Gerekiyorsa Türkiye’nin hürriyet mücadelesini ABD sınırlarının içine taşıyacağız.
Eden, bulacak…
Hala karşımızda inat edenler, dünyaya rezil olacak.
Londra’nın piyonu ABD de sözde sığınmacıları Türkiye’de tutamayacak ve sözde üsleri ile sözde askerlerini de Türkiye’de tutamayacak. Sözde Ankara hükumetini de ayakta tutamayacak.
Hiçbir taraf Türkiye’nin içişlerine karışamayacak. Hiçbir taraf, Türkiye’de Türk rolü oynayan hain çeteleri Türk milletinin iradesinin karşısında kullanamayacak.
Kendi ülkelerinde askeri ve sivil uçakları uçaramayacak hale geliyorlar…
Buradaki üç beş tane hain Çingeneye baskı yaparak, papağan gibi aynı şeyleri tekrarlatınca, İstanbul hükumeti karşısında ve dolayısıyla Türk milletinin iradesi karşısında bir şey yaptıklarını zan ediyorlar.
Onun bunun çocukları… Güya İblis’in de çocukları… Namus bilmez, cinsi sapık, din düşmanı, her türlü iyi davranışın düşmanı, sömürgeci, vahşi, katliamcı, tecavüzcü, kara paracı, bebekleri bile kaçırtan, insanlığın düşmanı pislik herifler.
Bir güçleri, bir hünerleri kalmış gibi ve sanki kendileri Londra ile İsrail’in piyonları değillermiş gibi, okyanus ötesinden Türkiye’ye ayar çekmeye kalkıyorlar.
Gelsinler? Neden gelemediler? Neden kaçıştılar?
Hep buradaki Çingene piyonlar mı topun ağzına gelmeliler, biraz da o Allahsız Amerikalılar gelsinler?
Vietnam’ın bile hakkından gelememişler, Irak’ta bile gerçek bir kara savaşı verememişler, “renkli baharlar” ile, TV ve sosyal medya oyunları/yalanları ile sonuca ulaşmaya çabalayacak kadar bitikler, Türkiye’nin mi hakkından gelebilecekler?
Ortalığı uzaktan uzaktan germesinler, gelebiliyorlarsa kalabalık şekilde Türkiye’ye gelsinler…
Biden, papucu yarım, gel Türkiye’ye oynayalım?
Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya