Bunlar iyi günleriniz

X’te (Twitter) 2011-2014 yılları arasında paylaşılan görüntüler ve linklere erişilemiyor.

Bunlar iyi günleriniz. Bundan sonra fabrikalarınız bile iyice ayardan çıkacak. Doğru düzgün imalat yapamayacaksınız. Zorlaya zorlaya imal ettiğiniz şeyler, ta arabalara kadar, imalattan kusurlu olacaklar.

Öyle bir batacaksınız ki siz şurada burada göz yaşları dökerken, acil borç para peşinde koşarken, İstanbul’da kahkaha sesleri duyulacak.

Şimdi alın o Ankara’nızı yanınıza, ne yapabiliyorsanız yapın.

Kel kafalı budist medyumlarda da iş yok zaten, fabrikalardan iyice vuralım ki iş/meşguliyet çıksın bize…

Şuraya yazıyorum, sonra yazmamışım, ikaz etmemişim gibi bir süre sonra bana kızmayın. Bakın ne kadar açık, anlaşılır yazıyorum:

Balon Musk’ta alacağınız kalmasın. Onun üzerinde gösterilen şirketlerin hisselerine oynamayın.

Telegram’la ortak işleriniz varsa, derhal ayrılın. Sıra Telegram’da…

Kesinlik yok ama çok büyük ihtimalle Apple çok yakında bazı ürünlerini üretemez ve satamaz olacak. Stoklu çalışmaya imkanı olanlar, bu hususu değerlendirsinler.

Elektrikli araba piyasasından çıkın. Daha büyük bir savrulma geliyor. Biraz zarar edecekseniz bile çıkın, yoksa tamamen zarar edecek, belki de iflas edeceksiniz.

Tekrar ediyorum. Araziye ve binaya yatırım yapmayın. Dünyanın çekirdeğinin dengesi daha da bozulacak. Dünyanın iklimi ve bütün dengeleri daha da bozulacak. Yeryüzünün her yeri için lav patlamaları riski olacak. Yer, içindekini dışına kusar gibi olacak. Bu kadar kötü olmayacak yerlerde bile devasa depremler, devasa dalgalar (tsunami) ve deniz/okyanus suyu baskınları, ayrıca tornadolar yaşanacak.

Pek çok ülkenin büyük kısımlarının dümdüz olması yani o bölgelerdeki bütün şehirlerinin tamamen yıkılması ihtimali de var. Pek çok ülkenin deniz/okyanus sınırlarının değişmesi ihtimali de var. Okyanuslarda yeni adaların kendi kendine oluşması ihtimali de var. Mayalar, zamanı tam tespit edememişler. Metafizik kabiliyetlerle gördükleri şey, Kur’an-ı Kerim’de geçen o “beklenen saat”ten başka bir şey değil. O beklenen saat, burnumuzun ucunda denilebilecek kadar yakın.

Nuh Tufanı kadar olmayacak belki ama ondan çok farklı da olmayacak. Şu ana kadar yaşananlar bile yeterince endişe verici ama bunlar, olacakların yanında hiç kalıyor.

Teknoloji şirketleri de çok zor hallerde… Oyun üreticilerine kadar çok geniş yelpazedeki üreticiler sinyale giriyorlar. Çünkü satanistçe maksatlarla, dünya insanlığına düşmanlık ederek, masonluğun izinden giderek, sinsiliklerle çalışıyorlar.

Bu dünyada, sonucunda İblis’e yarayan hiçbir iş yolunda gitmeyecek, bu gibi bütün işler, işletmeler, ürünler sinyale girecek.

İşlerini düzeltmek isteyenler, rahat etmek isteyenler, İblis’in yolundan, satanistlikten, masonluktan, Londra merkezli sistemden hemen çıksınlar.

Ve hala Türk milletinin karşısında Ankara’yı desteklemek gibi aşırı vahim bir hata yapmasınlar.

Tayvan ile Japonya’da toplu ölüm hadiselerinin peş peşe yaşanmasına vesile olacağım. Bunun sebeplerine uyacağım. Allah oraları müstahak oldukları hale dönüştürecek.

İblis’e ve onun Londra merkezli sistemine piyon olmanın sonu ne imiş, insanlıktan çıkmanın ve dünyada insanca yaşamak isteyen toplulukların başına bela olmanın sonu ne imiş, Tayvan ve Japonya üzerinden de çok net görülebilecek.

Tayvan ve Japonya’da işleyen bir fabrika bile bırakmayacağım. Deniz ve hava nakliyesini, kanuna uygun ham maddeler için bile kilitleyeceğim. Turizm için dahi kilitleyeceğim. Bu iki yerde de hayatın olağan işleyişini bozacağım. Devasa gıda ve sağlık sorunlarına da sebep olacağım. Teşhis konulamayan onlarca farklı halde toplu ölümlere şimdiden sendromlar uydurulabilirler.

Şimdiden o güvendikleri İblis’e yalvarabilirler. Londra’ya da yalvarabilirler.

“Kırmızı fistanlılar lokali”nde mi, nerede ise o İblis, bulurlarsa yalvarsınlar. Ben iki gündür cepheye/mindere çekmeye çabalıyorum ama kaçıyor. Her zamanki gibi kahpece, sinsice, şeytanca fitne, fesat işlerine oynuyor, öyle yaparak bu mücadelimizi durdurmayı deniyor.

O çaresiz ve aciz İblis ile çetesi böyle yaptıkça, ben dünyada yerin altını da üstünü de yıkmak istiyorum ve gayretim artıyor.

Japonya ve Tayvan şirketlerine dair hisseleri elinizden çıkartın. Sonra ben ikaz etmemişim gibi bana kızıyorsunuz.

Kaç kere “Hisse senetlerine oynanılacak zaman da değil. Servetinizi değerli madenlere çevirin ve bankada değil, elinizde tutun” dememişim gibi, nasıl bir kafanız varsa, suçlu yine ben oluyorum.

Hiçbir şey yapamayanlarınız bile, şuradan buradan, saatlik çalışan birkaç iyi metafizikçi bulsun ve sorsun.

Ankebut Ağı dediğimiz şeyin metafizik gücü kalmadı, tükendiler. Kalana “güç unsuru” denilemez.

Zaten metafizikte bu hale gelmeselerdi, zahiri/görünür planda da şu rezil ötesi hale düşmezlerdi. Aklınızı başınıza alın, ciğeri beş para etmez Ankara için ve Ankebut Ağı ve Londra için, canınızı, malınızı, mekanlarınızı ateşe atmayın.

Küllerinizi savurana kadar hiçbirinizin peşini bırakmayacağız. Çünkü sizler, bizim ülkemizde bile bizi sömürdünüz, sömürüyorsunuz.

Avuç içi kadar toprak bıraktınız bize, onu da şimdi sığınmacı dedirttiğiniz işgalci Çingenelere vermek için seferber oldunuz.

Biz size hiçbir şey yapmadık, siz bizim her şeyimize kastettiniz. Dinimize, ahlakımıza, örfümüze, töremize, huzurumuza, canımıza, namusumuza, evlatlarımıza bile kastettiniz. Bebeklerimizi, çocuklarımızı, genç kızlar ile kadınlarımızı bile çaldınız, çalıyorsunuz. Organlarımıza bile çoktan göz koydunuz ve çalıyorsunuz. Ülkemizde güvenilebilecek bir hastahane sistemi bile bırakmadınız.

Bu savaşı sizler başlattınız, sizler şeytani tarzda çatıştınız ama bizler Türkün asaletine yakışır tarzda bitireceğiz. Ve bu savaşı sizin toplarınıza hatta yer altı şehirlerine yaymaya da devam edeceğiz. Vahşet değil, katliam değil, kısas bu… Adalet bu…

Ülkemizi ve benzeri ülkeleri sömüre sömüre elde ettiğiniz maddi zenginleri yiyemeyecek, giyemeyecek, kullanmayacaksınız.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Exit mobile version