Paranızı çöpe atıyorsunuz

Daha önce de tekrarla ifade etmiştim. Türkiye’den istediğiniz yerleri satın aldığınızı zan edin… İstediğiniz kişilere, kurumlara istediğiniz kadar para verin… İstediğiniz resmi evrakları alın…

Hepsi boşa… Güya satın aldığınız o arazilere, o binalara, o tesislere, o fabrikalara, her şeye devletimiz el koyacak, geri alacak. Size o paraları da geri ödemeyecek “Kime ödediyseniz bulup ondan alın. Kendi piyonlarınıza, vatanımıza ihanet edenlere, gayr-i meşru idarecilere, imza ve karar yetkisi bulunmayanlara ödediniz. Her seçimde ve referandumda, dünyanın gözleri önünde her türlü hileyi yapanlara ödediniz. Bu kadar ikazımıza rağmen ödediniz. Şu anda elinizde bulunan o evraklar da hükümsüz. Bu satışlar hukuka uygun değildi.” diyecek.

Yine daha önce de ifade etmiştim. Bu kadarla da sınırlı değil. O verilen sözde vatandaşlıklar bile tek kararla iptal edilecek. Evet, tamamı tek mahkeme kararı ile iptal edilecek. Çünkü bunların imza, karar yetkisi yok. Çıkarttıkları kanunlar bile hükümsüz. Başka ülkelerle yaptıkları anlaşmalar bile hükümsüz. “Ben gayr-i menkul satın aldım da Türkiye vatandaşı oldum. Bana böyle davranamazsınız.” diyeceklere, “Def ol buradan sahtekar. Bu milleti eze eze, ihaneti göre göre, damarımıza basa basa bize bu kötülükleri yaptınız. Haydi haydi… Para da yok size, yer de yok. Vatandaş da değilsiniz. 25 gününüz var. 25 gün içinde ya düzgün tavırlarla kendiniz gidersiniz bu ülkeden, ya da biz tutup yaka paça atarız sizi.” denilecek.

Yine bitmedi… O malum devletlerle Türkiye devleti arasında çok büyük alacak-verecek hesaplaşmaları olacak. Bütün sömürmeler, vergilerimizi bile çalmaları, ihale fesatları, rüşvetleri, mason biraderler üzerinden yaptıkları hukuksuzluklar, faturalarımız üzerinden vurdukları vurgunlar, her şey meydana dökülecek. Hepsinin hesabı o ülkelerden resmen sorulacak. Ya ödeyecekler ya da şu anda yapmak istediklerinin tam aksine olarak biz onalrın topraklarını ele geçireceğiz. Biz olan devasa borçlarına karşılık olarak, paraları olmadığı için arazilerini, tesislerini, santrallerini, limanlarını vb. ele geçireceğiz. Direnirlerse de savaşıp ezeceğiz, yine aynı sonuca çıkacağız.

Bir kez daha yazmış bulundum. Haydi bakalım, çok çok yakın o günler… Şu gayr-i meşru AKPKK’nin ve siyaset sahnesindeki sözde partilerin, vekillerin tamamının yok olmasına sayılı günler kaldı.

Özelliştirme İdaresi denilen masonik peşkeş idaresi üzerinden, Türkiye’de herhangi bir şeyi satın almış olan ve şimdilerde panikleyen o tarafların, ellerindeki herhangi bir şeyi sakın satın almayın.

Bu kadar ahmakça bir iş yapmayın. Çünkü o satışlar ilk safhasından beri hükümsüz, hukuksuz ve geçersiz. Kaç el değiştirmiş olursa olsun, kamunun olan o şeyler tek hamlede tekrar kamuya iade edilecek. Üstüne, geçen süre içinde hukuksuz şekilde gelirler elde ettikleri için, o taraflara kamu adına ceza ve tazminat davaları açılacak. Tazminatları ödemezlerse, üzerlerine kayıtlı diğer şeylere de haciz yoluyla el konulacak. Hatta başka ülkelerde sahip oldukları şeylere de el konulacak. Bu kısmı zaman alabilir, sorun değil, faiziyle birlikte hesaplanacak, bir süre sonra da olsa yabancı ülkelerdeki varlıklarına da el konulacak. Türkiye’nin, Türk milletinin bir kuruş alacağı bile kimsede kalmayacak.

Zaten geçersiz olan ilk satıştan daha doğrusu peşkeşten sonra, kimin başka kime sattığı ile ilgilenilmeyecek. İsterlerse Türkiye’de ve başka ülkelerde davalar açarlar böyle taraflar ama hiçbir şey elde edemezler.

Göreceğiz o gün, ülkeden sayılmayacak o suni devletler, o İngiltere Kraliyet piyonları, Türkiye’nin karşısında ne halde olacaklar. Gerekiyorsa oraları toptan, bütün toprakları ve zenginlikleriyle birlikte ele geçireceğiz. Zaten çoğu bizim eski topraklarımız…

Adını koyduğumun sahtekarları! Her şeyin farkında ola ola Türkiye’ye her zararı veriyorsunuz. Her türlü sömürüyor, soyuyor, yağmalıyorsunuz. Türkiye’nin başındaki Ankara hükumeti ile arka plandan her şeyi açıkça konuşup hukuk dışı şekilde anlaşıyorsunuz. Güya din kardeşiyiz, güya Arapsınız…

Sizler, Türkiye sınırları içinde görüldükleri her yerde, her vatandaşımız tarafından kafasına sıkılması gereken insan şeytanlarısınız. Arap falan da değilsiniz, Çingenesiniz…

Ve bu işin sonu buraya da gidiyor. Sadece Türkiye’de değil, pek çok ülkede kafalarınıza sıkılacağı anlaşılıyor.

Türkiye’den Suriyeliler, Pakistanlılar, Afganlar ve diğerleri yaka paça atılacak ve direnenler öldürülecek de siz burada keyif mi süreceksiniz? Buna gerçekten inanıyor musunuz?

Evet evet… Bu işlerin en acı faturası, bu süreç boyunca görev başında olan ve şu anlarda görev başında olan yetkili hakimlere, savcılara ve ayrıca Danıştay, Sayıştay ve Yargıtay gibi kurumlardaki yetkililere çıkacak.

Hiçbirinin hayatta kalma şansı yok. İdam cezası uygulanacak ama uygulanmayacak olsa bile millet onları parçalayacak. O şartları oluşturacağım.

Hatta aileleri ile yakın akrabalarının bile hayatta kalabileceklerine ihtimal vermiyorum. Bir yol bulup kaçabilseler bile, başka ülkelerde sokakta, caddede gezerken bile öldürüleceklerine eminim.

Zaten bütün gerçekleri zamanı geldiğinde TRT’den bile yayınlatacağım. Yapılan sınır tanınmaz adilikler, soygunlar, peşkeşler, satışlar, zulümler, kanunsuzluklar, kaçakçılıklar ta organ ve insan kaçakçılıklarına kadar anlatılırken ekrana bu süreç boyunca adli yetkili olan kişilerin resimleri ve açık klmlik bilgileri de verilecek.

Zaten iki yüz bin kişiden daha fazla kişinin listesini devletin ilgili resmi kurumunun web sitesinde yayınlatacağım. Aranan, bir an önce etkisiz hale getirilmesi gereken kripto hain eski yetkililer ile masonların listesi olacak bu…

Hepsinin birkaç resmi, açık kimlik bilgileri, açık ikamet adresleri bulunacak. Hatta çalışma yerlerinin adresleri bile bulunacak. Bu kişilerden herhangi birini ölü ya da diri (kimliği teşhis edilecek şekilde) getiren herhangi biri hemen beş bin lirasını devletten alacak. Hiç uzamayacak bu işler…

Abdullah Gül, Ahmed Davutoğlu, Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Gültekin Uysal ve benzeri kişiler, ilk hamlede ele geçirilememişlerse, onları ölü ya da diri getiren herhangi bir kişi ya da grup, onar milyon lirasını hemen alacaklar. Onları ele geçirmek için vatandaşların silahlı çatışmalara girmesi ve o hainleri hala savunan/koruyan kişileri de öldürmesi yasal/serbest olacak. Vatandaşlar bu hususta asla cezalar almayacaklar.

Bazı başka büyük hainler için de kafa başına birkaç milyon liralık ödüller konacak ve o listede aranan şahıslara dair bütün detaylar açıkça yazılacak.

O kadar kolay mıymış vatan satmak, şu acıların üzerine bile hala peşkeşe devam etmek, daramıza basa basa bilmem hangi sözde kraliyetin piçlerini ve fahişelerini buralarda gezdirmek, ülkeyi sessizce istilaya sürüklemek, bütün dünya görecek. Canlı getirilenlerin bazıları meydan yerde halkın eline bırakılacak. Linç edilerek, parçalanarak öldürülecekler. O anların görüntüleri devlet eliyle çekilecek ve bütün dünyaya yayınlanacak. TRT’de de haber olacak.

Depremler sonrasında bilerek ve isteyerek, kasıtlı şekilde devlet gücünü kullanmayan ve kullandırmayan eski yetkililerin üzerine binalar yıktıracağımı, inleme seslerini bile dünyaya yayınlatacağımı ilan etmiştim. Bu gibi sözlerimin de hiçbirini unutmadım ve hepsini yapacağım.

Dolmbahçe sarayının bahçesinde canlı yayın sırasında kevgire çevrilecek, kurşuna dizilecek olanları da unutmadım. Ben ihaneti, peşkeşi, satışı asla unutmam, benimle restleşenleri asla unutmam ve asla hayatta bırakmam. Sadece bazıları zaman alır…

Haydi şimdi göreceğim o haber kanallarını, o yorum programlarını, o sözde haber sunucularını ve arka plan ekiplerini…

Şu yaşanandan sonra bile ne yapacaklarını göreceğiz. İdam fermanlarını kendi elleri ve dilleri ile yazmış olacaklar mı, göreceğiz.

Düzensiz göçmen diye bir şey yok, sığınmacı diye de bir şey yok. Arap turist ve Arap yatırımcı diye bir şey yok. Apaçık şekilde işgal ve istila var.

O sözde yayıncı/haberci kişilerin herbirinin ağzından çıkacak art niyetli, işgal ve istilaya meydan açan her söz, onlara kurşun olarak geri dönecek.

Bu devlete herhangi bir yolla ihanet edenleri yaşama hakları yok. Kimlikleri, makamları, sıfatları, işleri her ne olursa olsun…

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Exit mobile version