Bunlar hep akraba dayanışması mı?


Gerçek ve hür bir hukukçu gözüyle bakıldığında…

Sadece şu kısımdan, kaç kanun maddesi kapsamında davalar açılıyor, kaç kişi yargılanıyor? İşin ucu nereye gidiyor?

Ve o tescilli vatan haini Hakan Fidan’a ne oluyor?

Türkiye’nin kanunlarını biz yanlış mı biliyoruz? MİT başkanının vazifesi bir terör örgütünün göstermelik liderinin yani APO’nun yerine başka bir tescilli gizli Ermeni/Çingene teröristi geçirmek mi?

Ömrü bitmesin, hastalıkları nedeniyle ölüp gitmesin diye, devlet gücüyle ve hukuk dışına da çıkarak her türlü teknik destek verdikleri o APO ölmeden önce, yerine başka bir teröristi geçirmek mi MİT başkanının görevi? Yoksa o terör teşkilatını en kısa sürede ve tamamen çökertmek mi?

APO denilen pislik herifin en baştan beri MİT piyonu olduğunu, karısının ve kayınpederinin bile MİT personelleri olduğunu ve APO ile Hakan Fidan’ın akraba olduğunu hatta Hakan Fidan’ın yüksek sayıda akrabasının topluca bir terör partisine gidip üye olduklarını da göz önünde bulundurursak… Gizli Ermeni/Çingene Selahattin Demirtaş’ın zapta da geçen ifadelerini nasıl değerlendirmeliyiz?


15 Mart 2014

Çözüm süreci kapsamında İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşmeler yapan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Van’ın Erciş ilçesinde yaşayan akrabaları BDP’ye geçti. Seyitki ailesinden 2 bin kişinin BDP’ye geçmesi üzerine aşiret ikiye bölündü. Fidan’ın akrabalarının oyu yerel seçimlerde iki parti arasında bölünmüş oldu. Hakan Fidan’n kuzeni Abidin Can, BDP’ye geçmelerinin ardından “Hakan Fidan’ın köyü BDP’ye değil AK Parti’ye oy vermeli” diyen diğer aşiret üyelerinin kendilerine baskı yaptığını söyledi.

Seyitki Aşireti adına Taraf’a konuşan Abidin Can, şunları söyledi: “Hakan Fidan’ın akrabası olduğumuz doğrudur. Hakan Bey, benim babamın öz dayısının oğlu oluyor. Hakan Bey’in babası Ankara’da evlenince o da Ankara’da doğdu. En son kendisini babasının vefatında gördüm. Taziyeye gittiğimde orada yüz yüze görüştük; tokalaştık ancak konuşamadık.”

Örgüte katılanlar oldu
 
Aşiret olarak bugüne kadar PKK örgütüyle bir çatışma yaşamadıklarını, ailelerinde koruculuk yapan kimse olmadığını söyleyen Can, “Aşiretimizden örgüte katılanlar oldu. Bildiğim kadarıyla 5 kişi örgüte katılmıştı. Biri doktordu ve cenazesi gelmişti” diyerek çözüm sürecini önemsediklerini söyledi.
Fidan’ın Abdullah Öcalan ile bu süreci yürütmesi ve akrabası olmasından dolayı memnuniyet duyduğunu söyleyen Can, “Hakan Bey, Oslo görüşmeleri yapanlardan biri. Görüşme detaylarını, Başbakan’a aktaran insandır. Biz onun adına BDP’ye katılmadık” diye konuştu.

Çok genç takipçilerimiz de var ve bilmiyor olabilirler. Adı geçen BDP, HDPKK’den başka bir şey değil. Siyasi parti görüntüsüne bürünmüş aynı terör, ihanet ve kara para teşkilatı… Kanunların etrafından dolaşarak zaman zaman tabele ve yüz değiştiriyorlar, başka hiçbir fark yok aralarında…

Çingene Hakan Fidan’ın aşiretinden binlerce kişi açıkça BDP yani HDP yani PKK bağlantılıydı. Gizlice BDP/PKK yanlısı/iltisaklısı olanları da siz tahmin edebilirsiniz.


Sadece Hakan Fidan değil, AKPKK hükumetlerinde sözde bakanlık yapmış olan kişilerin tamamına yakını güya Türk, karıştıran soruşturan olursa “Tamam Kürt”, daha da gerçeği arayan olursa Ermeni/Çingene kişiler.

PKK dahil çok sayıda terör örgütü ve ayrıca mafyalarla paslaşan, onlara çalışan kişiler.

Sözde Sağlık Bakanı, organ ve insan kaçakçısı Fahrettin Koca da onlardan biri…

Hakan Fidan’ın yolu çoktan, Oslo görüşmeleri diye meşhur olan ihanet görüşmeleri sırasında kesiliyordu. Oradan sonra cezasını bulacaktı ve bu devlete, millete daha fazla zarar veremeyecek, ihanet edemeyecekti.

Lakin hukuksuz bir şekilde kanun değiştirildi, aynı el orada da Hakan Fidan isimli piyonunun ipten aldı.

Hakan Fidan isimli hain Çingenenin, Londra piyonunun, resmen devlet yetkilisi görünüyorken, Norveç’in Oslo şehrinde PKK’nin önde gelen kişileriyle görüştüğü Dicle Haber Ajansı tarafından meydana çıkartıldı. O günlerde FETÖ diye bir şey yoktu. Herkes “Hocaefendi” derdi. Kimse suç üstü olunca “Bunlar FETÖ’nün işleri” deyip sıyrılıp çıkamazdı.

Bu görüşme anayasal bir suçtu. Vatana ihanet kapsamında yargılamayı ve mümkün olan en ağır cezayı gerektiriyordu. O el sayesinde Hakan Fidan’a orada da hiçbir şey olmadı.

Suç üstü olan Hakan Fidan 2012 yılında KCK/PKK soruşturmaları kapsamında savcılık tarafından, şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrıldı.

Bunun üzerine AKPKK, İstihbarat Hizmetleri ve Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun 26. maddesinde hukuksuz değişiklikler yaparak, karşısında gerçek bir muhalefet de görmeyerek kolayca Hakan Fidan’ı ipten aldı.

Hukuka temelden aykırı şekilde, MİT mensuplarının yargılanması boşbakanın iznine bağlandı.

Hakan Fidan zaten en baştan beri gizli Ermeni/Çingene Abdullah Gül’ün çetesi tarafından yükseltildi. O sözde tahsili, akademisyenliği, hepsi palavra… Masa başına oturup iki sayfa düzgün yazı bile yazamaz o… Doğru düzgün imla bile bilmez. Güya kaç okul ve kurs bitirmiş de akademisyen bile olmuş.

Adı “Serok Ahmet” e de çıkmış olan, bu güne kadar çok kere açıkça terörist seviciliği yapmış olan, soyu da kafası kadar karışık ve vasıfsız olan Ahmet Davudoğlu da Hakan Fidan’ı sürekli yükselten kişilerden oldu.

Zaten dışarıdan bakınca, bir araya gelmeleri, ittifak kurmaları hiç mümkün değilmiş görüntüsü veren sözde siyasi partilere altılı çete/masa denilen terör ve ihanet ittifakını kurduran da Abdullah Gül… Şimdilerde Hakan Fidan üzerinden devletimizin resmi idaresini en tepeden tekrar ele geçirmek isteyenler de bunlar…

Daha ismi geçen bu kişiler dünyaya gelmemişlerken bile, bunların babaları, dedeleri, bizim topraklarımızda ve devlet sistemimiz içinde teşkilatlı/örgütlü haldelerdi. “Azınlıkların dini temsilcileri” denilen hainlerin de yönlendirmesiyle, ülkemizdeki yabancı ülke elçisi diye bilinen hainlerin de yönlendirmesiyle ve örgütlü şekilde hem ihanet ediyorlardı, hem terör ve kara para işleri yapıyorlardı hem de gönüllü şekilde Londra/Kraliyet Çingenelerine çalışıyorlardı.

“Öcalan ile PKK’lılar arasında mesaj taşıdıklarını da açıkça anlatıyor.”

Emre Taner de gizli Ermeni/Çingene ihanet teşkilatının kadrosundan…

Oslo da aslında devletimiz ile PKK terör örgütü bir araya getirilerek masaya oturtulmadı.Böyle olması bile kabullenilemez, vahim suç kapsamında bir davranıştı ama Oslo da aslında devletimizin idaresini ele geçirmiş gizli Ermeni/Çingene teröristlerle, hainlerle akrabalıkları bile bulunan, her pis işi de arka planda birlikte yapan PKK’li teröristler bir arada görüşüyorlardı. Bunları bir araya getiren de CIA idi ve bu da ispat edildi. İşin bu tarafı ise ihaneti daha da vahim seviyeye yükseltiyordu.

Bu güne kadar binlerce askerimizi ve sivil vatandaşımızı böyle böyle ölüme göndermiş bir teşkilatın o zamandaki temsicileri oturup işi pişiriyordu. Terör işleri sayesinde dönen kara paraları, savunma sanayii diye diye dönen paraları, daha türlü türlü vahşice geliri ise Londra, Washington, Tel Aviv, Moskova, Berlin, Paris, Roma ve bilinen diğerleri alıyordu.

Koca devletimiz, üç beş tane Ermeni/Çingene teröristin hakkından mı gelemeyecek, var mı böyle bir ihtimal… Arka planda bunca kara para işi, ihanet işi, onlarca kara paracı devlet varken, devletimizin başına da onların adamları yerleştirilmişken, onlarca senedir terör de terör deniyor ama bitmiyor, bitirilmiyor.

Asker, polis, sivil hatta bebek katili PKK’li vahşi teröristleri, güya açılım süreci diye diye Habur’dan içeriye aldılar, hukuksuz şekilde affettiler, bir de böyle karşılattılar.

Şehit aileleri valiliklere gidiyor, göz yaşları ile ağlıyor, kendilerine verilen plaketleri yerlere çarpıyor, sokaklarda yürüyüşler yapıyor ama basında, medyada yer bulamıyorlardı.

Devleti Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere, organize halde ihanet eden binlerce Ermeni/Çingene/mason kişi ele geçirmişti ve artık açıkça hukuk tanımaz şekilde davranıp daha büyük ihanetler ediyorlardı.

Hakan Fidan isimli hain Çingene de devleti ele geçirmiş olan ihanet çetesi tarafından bu ihanetlerde etkin şekilde kullanılıyordu. Başına bir sıkıntı gelirse, o kısımlarda da adalet sistemi hukuksuz şekilde devre dışı bırakılıyordu.

O Çingene Hakan Fidan’ın elinde asker, polis, sivil olmak üzere binlerce vatandaşımızın kanı var ama aynı çete, Londra’dan aldıkları talimatlar icabı Hakan Fidanı cumhurbaşkanı yapabilmek için çırpınıyor. Adalet sistemindeki, basın ve medyadaki Ermeni/Çingeneler de aynı hedefe koşuyorlar.

“Sizden ricam”

“Rolümü oynayabilirim.”

‘YPG’nin bize yardımcı olmasını istiyoruz’

“BDP’ye katılanlar içinde Hakan Fidan’ın amcası da var.”

Kendisi de gizli Ermeni/Çingene olan Sebahattin Önkibar’ın 14 Mart 2014 tarihli yazısının bir bölümü…

MİT MÜSTEŞARININ AMCALARI PKK’YA KATILDI

Yer: Van’ın Erciş ilçesi.

Önceki gün kalabalık bir grup ellerinde PKK pankartları, dillerinde “Serok Apo” sloganları PKK pardon BDP ilçe başkanlığı binasına yürüyor.

Seyitki aşiretine mensup olan bu kalabalık BDP saflarına katıldığını ilan ediyor.

Peki bu aşiretle kimin mi alakası var?

MİT Müsteşarımız Hakan Fidan’la zira o da bu aşiretten.

Dün konu ile alakalı olarak Erçiş’de görev yapan bir kamu görevlisi bana şu mesajı iletti:

“-BDP’ye katılanlar içinde Hakan Fidan’ın amcası da var.”

Bu iddia doğru mu bimem ama kesin olan şey Fidan’ın mensup olduğu aşiretin tercihidir.

Evet tablo şudur:

PKK’ya katılan aşiretin çocuğu Türkiye’yi PKK ihanetine karşı korumakla görevli.

Yorum sizindir!

Sonra ne mi oldu?

Vatana ihanet halinde oldukları, terör örgütlerine çalıştıkları, MİT’i dahi CIA’nın ve PKK’nin oyuncağı yaptıkları kesin delillerle gözler önünde olan Emre Taner, Hakan Fidan ve diğerleri masum, mazlum oldular. İftiraya uğramış değerli devlet adamları oldular.

O şartlarda hukukun gereğini yapmak isteyen kişiler ise kumpasçı, suçlu, FETÖ’cü oldular.

“Bu nasıl olur” demeyin, AKPKK iktidarları sırasında bu ülkede bunun gibi neler neler oldu, oluyor.

İşte o Abdullah Gül’ün maşası o Hakan Fidan, tamamen hileli ve gayr-i meşru bir sözde seçimin ardından sözde dışişleri bakanı bile oldu. Yetmiyor, şimdilerde onu bir an evvel cumhurbaşkanı yaparak yollarına bakmak istiyorlar.

Size gerçek Hakan Fidan’ın nasıl bir pislik, nasıl bir hain, nasıl bir katil, nasıl bir cani, nasıl bir maşa olduğunu özetle anlatmaya devam etsem bile haftalarca yayın yapmam gerekir.

Bir de bu güne kadar hiç basına, medyaya düşmemiş birkaç delili paylaşsam, sizce neler yaşanır?

“silah kaçakçılarının aparatı”

Çingene Hakan Fidan MİT’in başındayken yaşanan çok sayıda skandaldan biri de “MİT TIR’ları skandalı” denilen skandal…

O tarihlere gelinmeden, Suriye meselesine dair sayısız yayınlar yapmış ve gerçek yüzünü bütün cihana duyurmuştum. Çok ezici bir tesir de oluşturmuştum. Kimse beni muhatap da alamıyor, yalanlayamıyor, dava da açamıyordu. O yayınlarım sebebiyle, devlet yetkilisi gibi görünen terörist ve hain çetesine davalar derhal açılmalıydı, açılacak diye korkup duruyorlardı.

O sıralarda, yazdıklarımı doğrulayan bu hadise yaşandı. Türk milleti aç yatıyorken, bir yandan da milyonlarca sığınmacı kılıklı istilacı TR’ye getirip yayılıyorken ve onların masrafları da milletin sırtına yükleniyorken… Bir yandan İsrail ve İngiltere için, Yahudiler ve Çingeneler için AKPKK silahlarımızı, mühimmatlarımızı sürekli olarak Suriye’ye kaçırıyordu. Suriye’de masumlar dahi sürekli ve topluca katlediliyordu. Bebek, çocuk, kadın, ihtiyar, hiç kimse ayırt edilmiyor, hepsi katlediliyordu. AKPKK hükumeti birden fazla terör örgütüyle organize hatta kaynaşmış halde hareket ediyordu.

Yanı sıra onlarla beraber, insan ve organ kaçakçılığı dahil, türlü kara para işleri yapıyordu. Bu silah ve kaçakçılık seferlerinden birini yapan bir TIR’a, TR’den Suriye yönüne gitmekte iken operasyon yapıldı. Her şey açıkça, maddi/somut şekilde gözler önüne çıktı.

Kimler kimler birbirini yalanlayan ve açık veren açıklamalar yaptılar. Elleri ayakları birbirlerine dolandı. Dilleri bile dolaştı. Bu skandalın üzerini kapatmak için çırpındıkça daha da battılar. Lakin yine Abdullah Gül ile çetesine, Tayyip ile çetesine ve Hakan Fidan’a hiçbir şey olmadı.

Yine o anlarda hukukun gereğini yapanlar, emirlere itaat ederek vazifesini yapanlar suçlu, kumpasçı hatta vatan haini ilan edildiler. Devletin en tepe makamlarına bile organize şekilde sızmış olan gerçek teröristler ve hainler, yine g.tleri her sıkıştığında sığındıkları FETÖ kartına sığındılar.

Gizli Ermeni/Çingene Devlet Bohçalı dahil, bütün hainler, o süreçte konuştuklarını yaladılar, yuttular.

Yıllar sonra benzeri bir hamleyi ben de yaptım. Libya’ya tamamen hukuksuz ve kayıt dışı şekilde gemi dolusu silahımız, mühimmatımız, askeri araçlarımız kaçırılıyordu. Amazon isimli sivil kargo gemisinin içinde IŞİD teröristleri de Lİbya’ya taşınıyordu. Somut/maddi delil olarak videosunu da paylaştım. Sonra yine hukuk işlemedi, ben vatan haini hatta deli ilan edilmek istendim. Konunun üstü ise sözde birbiriyle kavgalı, aslında hepsi bir arada çalışan onlarca ülkenin ortak hamleleri ile kapatıldı. On buçuk ay devletin ceza evinde tamamen hukuksuz şekilde tutuldum, bir tek savcı ya da hakim bana “O videoyu nasıl elde ettin? O video neleri ispat etmiş oldu? Amazon gemisi nedir, ne dönüyordu? Anlattığın bu sistem nasıl işliyor? Bu sistemde kim kimdir? Bak yüzlerce yayın yapmışsın bu konularda, bunları da ispat edebilir misin?” diye sormadı, soramadı. Lakin onca yurt dışı desteklerine rağmen bu Ermeni/Çingene hainler, beni içeride tutamadılar. Mücadelemi de durduramadılar ve durduramazlar.

Şimdi, bunca adiliğin, bunca zulmün, haksızlığın, iftiranın, karalamanın, hukuksuzluğun hesabını verecekleri zaman geldi.

Olmaz demeyin, olur, burası Türkiye…

Rusya devletinin resmi makamları, Tayyip’in, oğulları ve damatları ile birlikte Suriye’den Türkiyeye akaryakıt kaçakçılığı yaptıklarını en somut/maddi delilleri ile ispat etti. Yine de hiçbirine bir şey olmadı… Hatta Tayyip “Bu iddia ispat edilsin, ben bu makamda durmam” demişti, hiç sıkılmadan durdu. Zaharova’ya bu yaşananlar soruldu “Bundan sonrası doktorların/psikologların vazifesi” demişti.

Bu kaçakçılık işlerine de yardım ve yataklık yapan, MİT’i de bu vahim suçlara alet eden, geçinemez haldeki vatandaşımızın vergileriyle temin edilen her türlü imkanı MİT üzerinden kaçakçılaraın emrine amade eden Hakan Fidan’a da MİT’teki hain çetesine de hiçbir şey olmadı.

Lakin bu defa bunlar, “Rusyanın resmi makamlarını FETÖ kontrol ediyor. Bunlar kumpasçı” diyecek kadar saçmalayamadılar.

Tutup Sputnik’e erişme engeli getirdiler. Mahkemeler, hakimler, savcılar zaten ellerinde oyuncak olmuştu. İstedikleri herkes ve her şey için istedikleri sözde mahkeme kararını çıkartabiliyorlardı. İstediklerini dışarıda, istediklerini içeride öldürtüyorlardı.

Bir ara dışarıda sık aralıkla adam öldürdüklerinde, Avrupalı savcıların radarlarına da girmiş oldular.

Oralar Türkiye gibi değil, oralar lekelenmesin diye Türkiye ve benzeri ülkeleri maşa olarak kullanır onlar. Devlet kurumları ve yetkilileri, öyle her istediklerinde ayardan çıkmış haller sergileyemezler. Adamı daha ilk gününde bile yamulturlar orada… “Sen kimsin, ne halt ediyorsun, kime çalışıyorsun” derler.

Ne yapsınlar, hukukun gereğini yaptılar, işlerini düzgün yaptılar ve tutup gerçekleri raporladılar. Tayyip’in mafya işlerinde sorunlar çıktıkça, TR’de ve daha başka ülkelerde infazlar bile yaptırdığı gözler önüne serildi. Ne mi oldu, hiçbir şey…

Bütün bunlar yaşanıyorken, devletimizin neredeyse bütün kurum ve kuruluşları kara paracılara, hainlere, teröristlere göre şekillenmişken, Hakan Fidan gibiler ne yaparlar? Onlar da Londra’nın talimatlarına uyarlar, uydular. Aralarında bazı sorunlar olsa da aynı yolun yolcusu bunlar…

Neyse… Çok işlerim var benim. Daha hangi birini nasıl anlatayım. Daha hiçbir şeye dokunmadım, dokunduklarımı da doğru düzgün anlatmadım. Basına yansıyan kadarını hatırlattım.

Diyeceğim şu…

Basında, medyada, sosyal medyada hala “Hakan fidan da Hakan Fidan” diye sözde haberler ve yorumlar yapanlar var ya, onlar bile hemen bu günden kefenlerini hazırlasınlar… Artık her şey çok çok yakın. Yıllardır haber verdiğim o günler geldi, çattı.

Şu hain ve terörist Çingeneler, sadece Türkiye’de değil, toplamda kaç ülkede neler neler yaşattılar, yaşatıyorlar. Bebekler, çocuklar, kadınlar, ihtiyarlar öldürüldüler, süründürüldüler. Hatta kaçırıldılar, bir mal gibi, bir eşya gibi satıldılar. Hemen ölenler şanslıydı, ölmeyenleri cinsi sapıklara, satanist ayincilere, organcılara, pezevenklere satıldılar.

Bu milletten yüzlerce milyar doları çalıp sözde İslami terör örgütlerine aktardılar. Hala Somali’de, Libya’da, Afganistan’da, Ukrayna’da, Suriye’de ve daha başka ülkelerde eş zamanlı olarak terör suçları, kara para suçları işliyorlar.

O MİT mi sadece, TSK genel kurmay kademesi de bunların suç ortakları… Onlar vesilesi ile yıllardır ordumuzu bile insanlık suçlarına, terör ve savaş suçlarına karıştırıyorlar, bulaştırıyorlar.

Bütün bunlar on seneden fazla süredir türlü türlü somut delille meydana çıkartılmamış gibi, sanki hala ülkede hukuk varmış, sanki ülkede meşru seçimler yapılıyormuş gibi güllük gülistanlık sözde haberler yapanlar bile asılacaklar.

Hiçbirinin gözünün yaşına bakılmayacak. Şu şartlarda hiç kimsenin aldanma ihtimali yok. İki üç yazı ya da sosyal medya paylaşımı bile idam gerekçesi olacak.

Şunu da yalanladılar ama üstünü biraz aceleyle kapatmadılar mı sizce?

Hakan Fidan’ın hayatı/etrafı terörist dolu, hain dolu, kara paracı dolu…

Kim bu kişi, Çingene Hakan’ın aşiretinin mensubu mu? Yoksa isim ve görünüş benzerliği mi var?

Geçenlerde bir dairede, kaçırılmış onlarca çocuk, vatandaşın ihbarı üzerine gelen kolluk kuvvetlerince kurtarılmıştı. Ne oldu o mesele, arkası nereye/kimlere çıktı? O meseleye dair gerekli derinlikte tahkikat yapıldı mı, kamuoyu bilgilendirildi mi? O çocuk kaçakçıları nasıl ve neden ortadan kayboldular, sonra yakalandılar mı?

Kolluk bir yere baskına gitmeden önce “İfşa oldunuz, ihbar var, geliyoruz, kaçın” diyenler var mı? MİT eskiden beri bunu hep yapar da o nedenle kafama takıldı. Emniyet teşkilatında da az kripto hain yok, insanın kafasına takılıyor işte…

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Exit mobile version