Bunlar çok iyi günleriniz

Ben on yıldan fazla süre hepinize “Helak oluşa gidiyorsunuz, lanetlenenlerden olursunuz, kendinize gelin” dedim. Yaklaşık üç küsur yıldır da “Karadeniz bölgemizde çok ama çok şiddetli yağışlar, fırtınalar, toprak kaymaları olacak. Çok yüksek sayıda insan ölecek.” dedim. Hiçbirinizin umrunda olmadı…

Hala kumar, alkollü içki, gıybet, faiz, çıplaklık, gösteriş, yalan, kibir, fitne, fesat, cinsi sapıklık peşindeydiniz. Dinimizi bile her türlü pis işlerine alet eden münafık siyasetçilerin peşindeydiniz. O Karadeniz bölgesi bile yabancılarla, öncü işgal birlikleri ile dolduruldu, kendi vatanınızda ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeye bile başladınız, o dahi umurunuzda olmadı. Siz aç yatarken, sizin paranızla milyonlarca harp kaçkını bedavacıya bakıldı, aç ya da yarı aç uyuyan çocuklarınızdan bile utanmadınız.

Son birkaç aydır ise “Karadeniz bölgemizde sadece aşırı yağış, sel ve heyelan sebebiyle can kayıpları olmayabilir. Daha ötesinde riskler var. Çok şiddetli depremler hatta yere batmalar yaşanabilir. Bütün Karadeniz bölgesi risk altında. Hatta dağlara, kayalara kimse aldanmasın, buna rağmen bazı bölgeler denize doğru yatabilir.” dedim. Yine hiçbirinizin umurunda olmadı.

O Naci Görenkör bile çıkıp ardımdan, tesirimi kırmaya dönük paylaşımlar yapıyordu. Her şeyi fark ediyordunuz, o insan şeytanına bile, evet ona bile, sosyal medya üzerinden bile olsa haddini bildirmiyordunuz. O kadarcık olsa da bir mücadeleniz, bir duruşunuz olmuyordu. Hiçbir şey umurunuzda değildi, değil. Sizin kavgalarınız, davalarınız, hedefleriniz hala tamamen şeytanca… Lakin lafa gelince hala her gün sabah akşam vatan millet sakarya çekiyorsunuz.

Ben size, Hatay depremini de üç yıl önceden haber verdim. Hem de detaylarına kadar… Yine hiçbir şey yapmadınız. O depremlerden sonra, milyonla kişinin feci şekillerde ölmüş olması bile, enkaz altında hala sağ olan yüz binlerce kişinin hükumet tarafından ölüme terk edilmesi bile, kasten GSM sinyallerinin banlanması bile, ordunun sahaya indirilmeyişi bile, çocuklarınızın ve kızlarınızın kaçırılması bile sizi sarsmadı ya, ben en büyük sarsıntıyı orada yaşadım.

Ve sizin gibilerden Allah’a sığındım. En büyük hatayı da orada yaptım. O sıralarda, sizin insanlık dışı tavırlarınıza rağmen her şey çok iyi gittiği halde, bir anda sahadan çekildim ama bir daha mücadeleye geri dönmemeliydim. O süreçte verdiğimiz destansı mücadele bile umurunuzda olmadı. Siz insan değilsiniz, hayvan da değilsiniz. Esfel-e safilin zümresindensiniz.

Sizler çok tehlikeli, çok muzır varlıklarsınız. Çocuklarınızın, bebeklerinizin bile sizlerden kurtulmaları şart ve buna devlet gücü bile yetmez. Sizi üçer beşer toplamak, yargılamak ve cehenneme göndermek, devlet gücünün bile yetmeyeceği bir ağır yük. Ancak ilahi tokatlar imdada yetişir. Bunlar da iyi günleriniz. Bahsettiğim afetler seviyesine henüz giriş kısmındasınız.

Ben size “İmkanı olanlar, her nerede ikamet ediyorlarsa etsinler, şişme bot alsınlar” bile dedim.

Senelerce bu afetler olmasın ya da tehir edilsin diye mücadele ettik, tedbirler alınmasını istedik, konuyu hep sıcak tuttuk. Zorlaya zorlaya hükumeti bile biraz ayara soktuk. Onlar da görüntüden ibaret hamleler yaptılar. Yıllarca bu afetler olmasın diye okuduk, dualar ettik, manevi/metafizik sebeplere riayet ettik. Şimdi ise tam aksini yapıyoruz. Gece gündüz hepinize lanet okuyoruz.

Yer kabuğu sizi üzerinde taşımak istemiyor. Gök yüzü size nefes aldırmak istemiyor. Hayvanat sizin aranızda yaşamak istemiyor. Kapkaranlık enerjileriniz, onları bile boğuyor, daraltıyor.

Lanetullahi teala aleyhim ecmeiyn.

Çay getir Sebastian!

İnsanlar, insanlıktan çıktıkça, biz bundan sonra da uzun uzun afet görüntüleri, helak görüntüleri izleriz.

Kulakları var, duymuyor.
Kalpleri var, titremiyor.
Gözleri var, görmüyor.

Bize de artık susup çay içmek ve lanetler okumak düşüyor.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Exit mobile version