Vizyon yok şunlarda…

İlk denemeleri bile olsa, o kadar basit bir bakış açısıyla ve basit cihazlarla yapılmaz şu iş.

Bir ya da birkaç kişilik taşınabilir kapsüller bile yapmamışlar. O kadar şey yazdım kaç farklı zamanda… Isı, ses ve radyasyon yalıtmalı, iyi havalandırması olan kapalı TIR kasaları yapmayı bari düşünebilselerdi.

İleri zamanlarda şantiyeler değiştikçe, çalışma alanları değiştikçe, operatörlerin kullandığı kapsüller ya da gelişmiş özellikli TIR kasaları kolayca yer değiştirilebilmeli… Yeni çalışma alanlarına kolayca nakil edilmeliler ve bu kısımda da masraflar çok düşük tutulabilmeli.

Operatörlerin önünde, çok geniş ama oval monitörler kesinlikle olmalı. Hatta bir adet çok büyük ve oval monitör olmalı, onun sağ ve sol kenarlarında kare içinde kara tekniği ile başka kameralardan görüntüler olmalı.

Düzenli ve sıkı takipçim olan Çinliler daha önce de peşimden çok hamleler yaptılar ama onları da ellerine ayaklarına dolaştırdılar. İstenen, beklenen sonuçlara ulaşamadılar.

Onların, yüz bin büyükbaş hayvanı bir arada besledikleri bir çiftlikleri vardı. Çok kısa sürede hastalıktan geçilmez oldu orası… Etlerini ve sütlerini alanlar hep pişman oldu. Oraya bari şu son anlattığım hayvan duraklarını yapsalar, dünyaya örnek olsalar, kendi aşılmaz sorunlarını da aşsalar. Bana öyle geliyor ki mekanik ve elektronik kısımları olan, isabetli bakış açılarıyla tesis edilmesi gereken o hayvan duraklarını bile hakkıyla yapamayacaklar.

Biraz kafayı çalıştırsalardı, yazdıklarımı doğru anlasalardı ve doğru düzgün bir sistem kursalardı…

Şu anda binlerce ya da on binlerce inşa aracı (iş makinesi) operatörünü evlerinden çalıştırıyorlardı.

O kadar büyük iktisadın üzerine, bir de yol parasından ve yolda geçecek süreden iktisat eklenmişti… Üstelik bu sayede şantiye içi harcamalar/masraflar da büyük oranda azaltılmış olurdu. Çalışanların konforu da üst seviyede olurdu.

Şu fotoğraftaki gibi ama daha da gelişmiş “bilgisayarlı uzaktan kontrol sistemleri”, çalışanlara zimmetlenerek evlerine teslim edilirdi. Yeterli hızda internet bağlantısı sağlanırdı. Bütün operatörleri koordine edecek merkezi idare birimleri de tesis edilirdi. İnşa araçlarının yakıt, bakım gibi kısımlarına bakan saha ekipleri da ayarlanırdı.

Yazdıklarımı doğru anlayarak doğru adımlar atsalardı, mazot içen o araçları güneş ışığı, su ve oksijen gazı ile çalıştırıyor olacaklardı. Her sene milyarlarca dolar iktisat edeceklerdi ve kârlarını uçuşa geçireceklerdi.

En başta, o ilkel kepçe sistemini terk etmeliler. Araçlar sürekli ileri geri hareket etmek zorunda kalmamalı ve süreki kepçelerini aşağı yukarı ve sağa sola hareket ettirmek zorunda kalmamalı.

Daha önce yazdığım yazılarda, bu kabullenişin de değiştirilmesi gerektiğini anlatmıştım. İşi çok yavaşlatıyor, masrafları çok artırıyor, operatörleri gereksiz yere yoruyor. Daha fazla arızaya ve bakıma sebep oluyor. Ayrıca daha fazla yedek parça ihtiyacına sebep oluyor.

İnşa aracının önündeki kolda kepçe değil, çok gelişmiş kırıcı, parçalayıcı ve toplayıcı sistem olacak. Kayan bant sistemi ile ve hiç durmadan taşları, toprakları kendi gövdesine çekecek, toplayacak. Kendi gövdesinden ise aynı anda bir, iki ya da üç araca atabilecek.

Ben şu motorlu çalı tırpanı denilen aracın mantığını da anlamıyorum. O aracı o safhaya getirmişler, bir adım daha ileri gidememişler, geliştirememişler.

Bakıyorum videolara, bu aracı kullanan insanların neredeyse tamamı, sağa-sola doğru hareketlerle çalıları kesiyor.

Bunu yaparken ayaklarını, ayak bileklerini, bacaklarını, bacak eklemlerini, belini, kollarını, dirseklerini hatta boynunu aşırı yoruyorlar.

Öyle olacağına, motorlu çalı tırpanının şu resimde görülen bıçak kısmını değiştirsinler, geliştirsinler. Kullanıcının vücudundan aşağı doğru uzayan boru hattının ucuna, hemen bıçak konmasın. Yeterli büyüklükte bir gövde konsun. O gövdeden bir ya da iki kısa kol, yere paralel şekilde uzasın. O kolun/kolların ucunda bıçak olsun. O boru ucundaki gövdenin altında da her zeminde dönebilecek bir ya da birkaç metal bilye/küre olsun.

Kullanıcı, çalıları keseceği zaman, ana gövdeyi sağa sola doğru hiç hareket ettirmesin. Ana gövdenin ucundaki bilyeli uç gövdeyi yere kondursun. Tetiğe basınca o uç gövdeden ileri doğru uzayan bir ya da iki kol sağa ve sola doğru kendisi hareket etsin. Böylece kullanıcı bir sağa, bir sola hareket sağlamak için bedenini aşırı yormasın.

Bilmiyorum yazılı olarak ne kadar anlatabildim ama şunu doğru anlayarak yapan firma, satış rekorları kırabilir. Anlattığım uç gövde de tak-sök özellikli olur. Gerektiğinde kullanıcı onu çıkartır, oraya doğrudan bıçak takar.

Şu aslında yeni nesil hafriyat/maden/şantiye araçlarının bir kısmının temel sistemi…

Sadece ileriye, tam sağa, tam sola gidecekler. İleri geri yapmayacaklar. Ara açılarda/yönlerde de gövdelerini hareket ettirmeyecekler. Kasalı araçlar bu araçlara birkaç farklı açıdan yaşanacaklar ve yüklerini alarak ayrılacaklar.

Alttan yukarı doğru ya da yukarıdan aşağı doğru tıraşlayan, yıkan kepçeli ve ilkel araçlar yerine, çoğunlukla üstten tıraşlaya tıraşlaya ilerleyen tarzda araçlar şantiyelerde çalışacaklar. Kamyonlar yetişememişlerse, bir süre için bu araçlar, tıraşlama neticesinde topladıkları toprakları ve taşları kendi gövdelerine dolduracaklar. Kamyonlar gelince de gövdelerinden hızlıca onlara aktaracaklar. Durmak bilmeden, gereksiz yere ileri geri, aşağı yukarı yapmadan çalışacaklar.

Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi

Exit mobile version