Gerçekten Ruslar yaptılarsa, Ruslar o kadar kuralsızlarsa, o vahim suçları işlemişlerse, onlarla nasıl hala “dost” kalabiliyor?
Ya da Kemal, bütün milleti ahmak mı zan ediyor? “Balona bakın balona” mı çekiyor?
Ruslar ya da başka bir ülke, böyle bir şey yaptıysa, bu harp sebebidir. Hangi ülke, başka bir ülkenin içişlerine ve milletin iradesine böyle bir müdahale yapabilir? Aklı başında hangi kişi, onlarla dost kalabilir?
Şunlar, iyice zıvanadan çıktılar. Korkudan, panikten, köşeye sıkışmışlıktan ötürü ne diyeceklerini, ne yapacaklarını bile şaşırdılar. Zaten Ruslarla da türlü kara para ve terör işleri yapıyorlar. Kemal’in sülalesi kara paracı teröristler. Nasıl rest çeksinler Ruslara ya da batılı kara paracı ülkelere…
Şu da var ki kendileri kasetle gelmişler, bir de başkalarına kasetçilik iddiasında bulunuyorlar.
Muharrem hakkında meydana çıkanlar, devede kulak bile değil. Muharrem tam bir “Atatürkçü pislik”, pislik tiplerin Adıtürkçü olanları, akıl almaz bir şeytanlık seviyesinde oluyorlar.
Sinan Oğan, Tayyip ve kendisi (Kemal) hakkındda da neler neler peş peşe patlayacak. Paslaştıkları hükumetler ve gizli servisler de aciz kalacaklar. Artık “Sevgili Amerikalı dostlarım, yakışıyor mu?” diye başlar “Sevgili Papua Yeni Gineli dostlarım, yakışıyor mu?” diyene kadar devam etmek isterler balon uçurmaya ama saha o kadar basitliği, ahmaklığı kaldıracak şartlarda değil. Devirecek şartlarda…
Şu paylaşımı, hepsinin aslında tek parti olduğuna, hepsinin beraber çalıştığına, hepsinin de birbirinin kuyruğunu kurtarmaya çalıştığına, ayrıca bir örnek…
Aralarında temelden ayrılık yok, kısmi sorunlar var sadece… Ve aralarında hiç gerçek Türk/müslüman yok.
Devletler arasında da aynı sistem işliyor. Temelden ayrılıkları yok, kısmi sorunlar yaşıyorlar. Çoğunlukla danışıklı dövüşüyorlar ve kara paralarına bakıyorlar. Nereden bebek, çocuk, genç, yetişkin insanlar ve organlar kaçırabileceklerine… Nerelerden uyuşturucu kaçırabileceklerine bakıyorlar.
Tahıl koridoru diyerek bile bir araya geliyorlar, oturup arka plandan insan, organ, uyuşturucu, petrol, doğalgaz, silah vs. kaçakçılığına dair detayları görüşüyorlar. Hangi bölgede iyi insanlar kalmış, onları nasıl oyunlarla dikkat çekmeden yok edeceklerini ya da ezeceklerini konuşuyorlar.
Bana inanmıyorsanız, Mevlüt’e sorun… Nerede o Antonio Guterres, ona da sorabilirsiniz. Geçenlerde, Afganistan’a atadığı Feridun Sinirlioğlu’nun nasıl bir kara paracı olduğunu anlattım ona, çok da iyi anladı. O kadar ki bunca pis işlerin içinde olan biri kadar iyi anladı.
Kemal’in bir sonraki paylaşımı şöyle olabilir mi sizce?
“Şey, rica etsem, acaba montaj, şantaj işlerinizi artık kesebilir misiniz? Bizim burada seçimleri yapamaz oluyoruz da o nedenle şey ettiydim. Yani nasıl diyeceğimi de pek bilemedim. Kesebilerseniz çok müteşekkir oluruz. Kesmesseniz de küseriz, haberiniz olsun. Hem de bir daha hiç konuşmayız.”
Bu arada bir tek gazeteci de olsa, biri meydana çıkarak “Bunca içeriğin tamamının montaj olduğunu iddia ediyorsunuz, bunları tek tek ve bu kadar sıra sürede incelettiniz mi? Elinizde, bunca görüntünün tamamının sahte olduğuna dair somut ispatlar var mı? Rus tarafı yalanlama/inkar çıkışı yaparsa, elinizde olan delilleri paylaşacak mısınız?” diye sormayacak mı?
Bu kadar mı düştü Türkiye’de siyasetin seviyesi? Ya da kripto kimlikliler bu kadar mı sıkıştılar köşeye?
Dahası var… Adli yetkililerden bir kişi bile Kemal’e “Nasıl emin oldunuz? Hepsi incelendi mi? Bu kadar çabuk mu? Kesin bilgi mi? Ruslar mı gerçekten? Muharrem’in seçime dahil olması, Tayyip’e yaramıyor mu ve Ruslar açıkça Tayyip’ten yana değil mi? Rusların yaptığına dair elde delilleriniz var mı? Bu delilleri bize vermeyecek misiniz? Türkiye’nin seçimlerine böyle bir müdahale yapılmışsa ve masum bir siyasi liderin hayatı karartılmışsa, bu konuyla ilgilenmek zorundayız, vazifemizi yapmak zorundayız. Muharrem de yalanla, montajla çekilecek biri değil ve sanki bu çekilme kararını bir şey oldu da çok aniden, panikle aldı gibi ama… Neyse kafamız karıştı, biz ne yapacaktık, nasıl davranacaktık, yukarıdan gelen emirler nasıl, nasıl davranacağız?” demeyecek mi?
Mehmet Fahri Sertkaya | Akademi Dergisi