Ruhumda depremler oluyor. Lakin ne kadar ilginçtir ki ben yıkılmıyorum da yanardağlar fokurduyor, fay hatları kıpırdıyor. Okyanuslar coşup kabarıyor.
Hissediyorum, büyük, çok büyük bir şeyler oluyor. Ufak ufak ilerliyor.
Bir çıkış var ama kontrolsüz bir çıkış. Çıkışla birlikte bir yıkılış. Yıkılışla birlikte bir çıkış… Hem ölmek hem de doğmak gibi bir şey…
Aklım, ruhumun/kalbimin dilinden anlamıyor, aynı dili konuşamıyor. Dilim ve kalemim zaten aklımın anladığı kadarını dahi anlatmaya kafi gelmiyor.
Sükunetimi muhafaza etmeye çabalıyorum, lakin içim coştukça çoşuyor.
Bir deprem gibi… Bir devrim gibi… Bir yeniden doğuş gibi…
Sussam mümkün olmuyor, anlatmak istesem mümkün olmuyor. Kelimelere dökemiyorum, anlatamıyorum ama anlıyor musunuz?
Ya da hiç değilse, sezebiliyor musunuz?
Büyük diyorum, çok büyük bir şeyler oluyor…
Uçun kuşlar, uçun ve haber götürün her yere
Güneş yeniden doğuyor mazlumların üzerine
Binlerce sene sürdü karanlık, yıkamadı kimse
Uçun kuşlar, uçun, güneş doğuyor bu aleme
Geceyi bir anda aydınlatan kızıllık, ölüm sessizliği ile birleştiğinde…
Silahımın şarjöründe kaç mermi olduğunu bile düşündüğünde…
Korkudan ne yapacağını bilemediğinde…
Bir yıkılış bir çıkışla birleştiğinde…
Bekle beni, geleceğim o gece…
Artık tamam, bütün yolların sonuna geliniyor
Ak karadan, kara aktan hemen fark ediliyor
Dost düşmandan, düşman dosttan ayrışıyor
Yalanın devri kapanıyor, yeni bir devir açılıyor
Görüyorum, görüyorum, yollar dahi yanıyor
Gün geçer, gece olur. Gece geçmez, olacak olur.
İnsan bu, doğar, yaşar ve ölür. Bazıları ölünce kahraman olur, bazıları ölmeden önce olur.
Bazıları ölmeden önce ölür ve bir daha ölüm nedir bilmez. Bazıları ölmeden önce ölür ve yürüyen leş olur.
Sonunda her şey olacağı gibi olur. Herkes müstahakını bulur.
Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya