Atlata atlata 43. dakikaya geldim. İyi ki atlatarak izlemişim. Yoksa daha da üzülürdüm kaybettiğim vakte…
Tamamen boş, bomboş bir video…
Ne din var ne bilim…
Onun öncesinde üçünde de bir gram samimiyet ve dürüstlük yok.
Fikret Çetin’i ilk defa gördüm. Hakkında hiçbir şey sorup öğrenmedim, ihtiyaç da duymadım. İleri seviyede bir ruh hastası… Öyle ki oturması, konuşması, nefesleri, göz hareketleri bile sürekli olarak bozulmuş olan ağır vakalardan… Herkes bu gözle şimdi bir daha Çetin’in tavırlarını dikkatle izleyerek, ne anlatmak istediğimi kesin şekilde görebilir.
Güya İslam’ı savunmaya çıkartılan Fikret Çetin’in kapkara bir enerjisi de var. Gizli Ermenilerden midir, bir soruşturmak lazım. Yer 6 kanalı zaten çok sık olarak Ermeni/Çingene kökenlileri yayına çıkartıyor.
Sahih-i Buhari tartışmasız bir muteber kaynak gibi görülüyor ve bu, vahim sorunlara sebep oluyor. Oysa Ebu Hureyre başta olmak üzere, Buhari’ye rivayetleri aktarılan onlarca kişi hem münafık, hem örgütlü İslam düşmanlarıydı.
Bunların ilmi ispatı da yapıldı. Akademik çalışmalardan kısacık sürede buldum, buraya aktardım. Ebu Hureyre’nin ve benzerlerinin “uçuk” rivayetlerinin büyük çoğunluğu hristiyanların ve yahudilerin bozuk inançlarının birebir aynısı…
Recm yani taşlama ile insan öldürülmesi bile dahil olmak üzere, İslam’ı karalamak için malzeme edilen şeylerin neredeyse tamamı hristiyanlardan ve yahudilerden uydurma hadislere geçmiş rezillikler. Bunların hepsinin akademik çalışmaları var, ispatları var ve şu tartışmaların hepsi gereksiz, art niyetli…
Hep anlattım, anlatmaya devam edeceğim. “Benden sonra hilafet 30 yıldır” hadisinde de bu mana var. Dört halifeden sonrası tam bozgun…
İseviliğe yapıldığı gibi Muhammediliğe de aynı şekilde “çökertici” darbeler vuruldu. Muhammedilik çökertilemedi ama ağır hasarlar vuruldu. Bu gerçeği kabul etmemek mümkün değil, çünkü türlü türlü ispatları var.
Buna rağmen, bu vahim, bu sarsıcı gerçeği kabul etmeden şu tartışmaları yapan herkesin ya ruh sağlığı bozuktur ya da hem ruh sağlığı bozuktur hem de niyeti çok bozuktur. Hiç dürüst değildir, gerçekten ilim ve ispat peşinde, gerçeğin peşinde değildir.
İmam-ı Azam’ın bile ve benzerlerinin bile, sözde İslam halifeleri tarafından taşınmaz bir baskı ve kırılmaz bir kuşatma altında tutulduğu, sonunda işkencelerle şehit edildiği veya en hafifinin taşınmaz iftiralarla karalanarak sürgün edildiği bir İslam tarihi var.
Bu kadar sinsice, müslüman görünerek, en tepe yerlere sızarak, en örgütlü ve kararlı şekilde ve asırlar boyunca İslam’ı içten çökertme faaliyeti verildiği açıkça gözler önünde iken…
Derhal bu kısımları konuşmak, tartışmak yerine, şu kuru, verimsiz, faydasız, samimiyetsiz tartışmalara zaman ayırmak müslümanlık değildir. Dürüstlük de değildir.
Bundan öncesinde bile, dört halife devrinde bile müslümanların şartları çok ağırdı. Dört halifenin bile sahada mutlak hakimiyeti yoktu. Kaç defa münafıklara ayar çekmişler ama bunu otorite gücü ile yapacak fırsatları bile bulamamışlar. O devirde bile “kaos” ve “karmaşa” ve “çarpıtmalar” var. Lakin münafıklar da tam olarak sahada hakim olamamışlar.
Bunları kesin şekilde anlamamızı sağlayan türlü kanıtlar varken, bunu görmek istememek ne demektir, kime ve neye hizmet etmektir?
O satanist Diamond’a ve yayındaki diğer iki münafığa, öncelikle bu hususları anlatmak, sormak lazım.
Diamond, kendinden asırlar önceki satanistlerin neler başardıklarını eminim ki çok merak edecektir. Hem bu çalışmayı yaparken, o asırların satanistlerinden yani Ankebut Ağı mensuplarından da taktik ve strateji bulacak, öğrenecektir. Şu haliyle çok ham duruyor.
Hala fazlasıyla saf ve iyi niyetli tavırları olan samimi müslümanlar kaldıysa…
Yer 6 kanalının ve benzeri sözde İslami kanalların, gerçek sahibi CIA olan Youtube tarafından neden hiç sansürlenmediğini ve hatta ileri/yukarı çıkartıldığını kesin şekilde anlayabilirler.
O sözde Nur talebelerinin sözde İslami kanalları (Sözler köşkü ve benzeri onlarcası) da hep gizli Ermeni/Çingene ve aslı hristiyan olanların kanalları… Youtube bunları neden sansürlensin?
Nurettin Yıldız, İhsan Şenocak ve benzeri onlarcasının kanalları da hiç sansürlenmedi ve sansürlenmiyor. Çünkü bunlar da hep gizli Ermeni/Çingene münafıklar.
Hatta bunların siyasetle, MİT’le, sözde İslami terör örgütleriyle, yardım toplama yolsuzlukları ile doğrudan bağlantıları var. Bu işlerin hep içindeler ve bu paraların büyük kısmı İsrail ile ABD’ye akıyorken, bunlar neden sansürlensinler?
Bunlardan onlarcası son yıllarda zayıfladılar, söner gibi oldular ama bunun sebebi sansür veya siyasi, hukuki engellemeler falan değil.
Benim ifşalarım ve baskılarım…
Vatana ihanet, savaş ve terör suçları da dahil, onlarca vahim suçtan ötürü derhal tutuklu yargılanmaları gerekiyorken, hiçbirine hukuki bir müdahale yapmadılar.
Sadece panikle bazılarını geri çektiler. Geri çekilme kısmında bile çoğu tamamen geri çekilmedi. Faaliyetlerini durdurmadı. Bu kadar hukuksuz ve emniyetsiz, bu kadar işgal altında bir ülke bu Türkiye…
Burada gerçek müslümanların ağızlarını açmaya bile meydan, fırsat yok. Biz ise kerametün nebi ile yol alıyoruz.
Hiç çay içesim yok. Galiba keyifsizim…
Hep şu videolara bakmak zorunda olduğumdan oluyor bu…
Videolarda müslümanı geçtim, insan bulmak çok düşük ihtimal.
Tekrar tekrar tekrar ediyorum. Göbekli tepenin 12 bin yıllık olduğu iddiasının hiçbir kesin bilimsel dayanağı yok. Orası belki de 50 bin yıllık…
Yaş tespitinde henüz hiçbir kesin usul/teknik yok.
2018’den beri tekrar ettim ve yine ediyorum. Orada, Göbekli Tepe’de bütün çevrenin altında devasa alanda, çok yüksek teknoloji ile yapılmış başka başka kısımlar var. Yeryüzü seviyesinde iken üstü yığma toprakla doldurulan kısımların haricinde, yeryüzü seviyesinin altında yapılmış olan kısımlar da var. Bunu senelerdir biliyorlar. Onlarca devlet biliyor ama dünya insanlığına bu masonlar ve satanistler hala masallar anlatıyorlar.
Yine tekrar ediyorum ki Göbekli Tepe ile Mısır piramitlerinin çok sayıda ortak özelliğinden biri de şu:
İlk defa yapanlar çok yüksek bilim ve teknoloji seviyesinde yapmışlar ama üzerine geçen asırlar ya da binlerce sene içinde buralarda başkaları yaşamış. Bunlar bilim ve teknoloji olmayan zamanlarda yaşamışlar. Buralarda izler bırakmışlar.
Bu satanist ve mason sözde bilim adamları, sonradan bırakılmış bu izleri ve kalıntıları sahtekarca malzeme ediyorlar.
“İşte bakın. Taş taşa sürtülerek şu yapılmış. Yüksek bilim ve teknoloji falan yokmuş.” gibi cümleler kuruyorlar. Doğru ama eksik. O ilkel imkanlarla o kısımları yapanlar çok sonraki nesillerin insanları…
Göbekli Tepe ve geniş çevresi masonların ve satanistlerin kuşatmasından ve kapatmasından yakın gelecekte kurtarılacak. Türkiye, bütün dünyayı kıskandıracak devasa projelerini yaparken, orası ve benzeri yerler iyi seviyede uzman/arkeolog olan binlerce, on binlerce kişinin hızlı çalışmaları ile kazılacak.
Masonların, satanistlerin gizlemek istedikleri her şey meydana çıkartılacak. Belki 50 bin yıl, belki daha geride bir tarihte bu topraklarda bilgisayar, ışın silahları, UFO tarzı araçlar kullanıldığı bile ispat edilecek.
Şimdi bile ateistlik, masonluk, satanistlik, Avrupa, ABD çöktü ama o günlerde tamamen sönecekler. Bütün yalanları, uydurmaları, art niyetli sözde bilimsel dayatmaları, savunulamaz şekilde çökecek ve çöpe atılacak.
Geçmişin pek çok devrindeki insanlar, günümüzdeki o insan denemez Amerikalılardan ve Avrupalılardan çok çok yüksek medeniyet, ahlak, bilim ve teknoloji seviyesinde yaşamış insanlardı.
Onlar şimdi hayatta olsalar, belki atom bombaları kullanarak bile Avrupa ve Amerika kıtalarını hemen temizlerler ve “Bunlar ne idi böyle… Ucuz kurtulduk bu pisliklerden. Akıl alır gibi değil. Bu nasıl bir devir böyle… Ne kadar pisliklerdi ve ne kadar çoklardı.” derler.
Göbekli tepe duyulmuştu ama bu şekilde duyulmamıştı. Böyle yanları, özellikleri olduğu, yüksek teknoloji ürünü olduğu, tarih diye anlatılan palavraları kökten yıktığı vs. duyulmamıştı.
Bunu en güzel şekilde ve büyük bir kararlılıkla, hem TR içinde hem de dışında Akademi Dergisi duyurmuş oldu. Bu meselede de ufuk açtı.
Akademi Dergisinin o yıllardaki yayınları bile dünya genelinde pek çok yerde dizilere, filimlere, belgesellere, kitaplara içerik oluşturuyor, renk katıyor, dünyayı aydınlatıyordu.