Putin’in uçağı düşecek.
Putin’in olmadığı bir dünya çok yakın mı?
Yine kuş söyledi bana, önce bir helikopter düşecekmiş.
Kuşların gerçek olduğu yine kanıtlanacak. Büyük, çok büyük şeyler olacak.
Bu bayram Rusya’nın işi bitti…
ABD ve AB, savaş tiyatrosuyla Rusya’nın yardımına yetişemeyecek.
Güneydeki ve kuzeydeki bütün oyunların tek kazananı İstanbul…
Kuşlar dedi, bir de komşu köyün camisi yıkılacakmış.
Çöle batma ne zaman, çok yakın mı?
Kovaladım, dağıttım kuşları… Felaket tellalı gibiydiler.
Bana “felaket tellalı” diyen ünlü bir ahmak piyon vardı. Gördünüz mü üç günde nasıl da çark etti ve şekle girdi.
Benim kuşlarım yalan söylemezler.
Yunanistaaaaaannnnnn…
Bahçelerde mor meni
Verem ettin sen seni
Fırsatlar hep kaçtı gitti
Kimse kurtaramaz seni
Günlerdir o kuşlar tepemde “Kastamonu lahikası” diye diye ötüp durdular.
Bu gün fırsat bulup da kuşlarla laflar iken sordum, “Ne var şu Kastmanonu lahikasında?” dedim.
İçlerinden biri “Kastamonu lahikasının 13. sayfasında senden bahsedilmiş” dedi.
Az önce açtım, baktım, bir daha, bir daha baktım, okudum. Kuş diliyle mi yazmışlar, ben pek bir şey anlamadım.
Ömrümde hiç Risale-i Nur okumadım. Ara ara denk geldiğim bir kaç alıntı kısım okumuştum.
Ömrüm boyunca Kastamonu Lahikası denilen eseri bir kere bile elime almadım, okumadım. İnternet üzerinden de okumadım. Ne anlattığını bile bilmiyordum, hala bilmiyorum.
Şimdi çok meraklıyım. Ben kuşlarıma çok güveniyorum. Bu güne kadar, dünyanın ezberini bozacak konularda bile hep isabetli çıktılar.
Kurallar varmış, her şeyi açıkça söyleyemezlermiş. İmtihan dünyasıymış. Hep bunu yapıyorlar. Mevzuyu başlatıyorlar, sonra da “Bundan sonrası senin işin. Çöz nasıl çözersen” diyorlar.
San ki Said-i Nursi yazıyormuş gibi o risaleleri yazan hristiyan heyet, o papazlar ve de medyumlar… Kim bilir neler gördüler, neler anlattılar hatta belki de kendileri tam anlamadan yazdılar da şimdi anlaşılacak. Zor işler bunlar zor…
İlk bakışta kesin emin olarak şunları anladım:
- Mevzunun yine Rusya ile bağlantısı var.
- Bizim içim bayram var, çok büyük sevinçlere sebep olacak çok büyük gelişmeler var, Ruslar ve destekçileri için kahredecekleri hadiseler var.
13. sayfada Fecr suresini konu etmişler.
Az önce anladım ve emin de oldum ki Fecr suresi de hz Mehdi ile alakalı…
Onun zuhurundan yani güneşin doğmasından az öncesinde yaşanacak bazı büyük hadiseler, felaketler konu edilmiş.
📎 Arapça’da “yarmak, bir şeyi iki parçaya ayırmak, açığa çıkarmak, suya yol vermek” gibi anlamlara gelen fecir (fecr) isim olarak güneşin doğmasından önceki tan yeri ağarmasını ifade eder. Türkçe’de “şafak sökmesi, gün ağarması, sabahın alaca karanlığı” denilen bu olay, gece ile gündüzü birbirinden ayırdığı veya gündüz aydınlığını ortaya çıkardığı için fecir diye adlandırılmıştır.
Yarma harekatı yapacak, yaka yıka meydana çıkacak.
Gece, İblis ile Deccal’ın ortak sistemi…
Gündüz, hz Mehdi’nin tesis edeceği yeni dünya nizamı…
Bu ikisinin en görülür şekilde birbirinden ayrılacağı, gecenin yerine gündüzün artık açıkça ve herkes tarafından görülür şekilde geçmeye başlayacağı zaman bu fecr denilen zaman…
📎 Fecr suresi
Mekke döneminin ilk yıllarında, İslâm’ı kabul edenlere karşı zulmün başladığı sırada (Mevdûdî, VII, 107) Leyl sûresinin ardından ve muhtemelen Habeşistan’a yapılan birinci hicretten önce nâzil olmuştur. İlk devirde nâzil olan sûreler arasında onuncu sırada yer almaktadır. Ali b. Ebû Talha’dan sûrenin Medenî olduğuna dair bir rivayet gelmişse de (Ebû Hayyân el-Endelüsî, VIII, 466; Âlûsî, XXX, 119) üslûbu ve muhtevası bakımından diğer Mekkî sûrelerle büyük bir benzerlik gösterdiği açıktır. Âyet sayısı otuz olup fâsılaları ا، ب، ت، د، ر، م، ن، ى harfleridir.
📎 Sûre ismini, başındaki “fecr” kelimesinden alır. “Şafak sökmesi, tan yerinin ağarması” veya “şafak vakti, tan yeri” anlamına gelen fecre yemin ile başlayan sûreye “Ve’l-Fecri” sûresi de denilir ve mushaftaki tertibe göre “Ve’l-Leyl”, “Ve’d-Duhâ” gibi belli vakitlere yeminle başlayan sûrelerin önünde yer alır.
Tam da yukarıda izah ettiğim gibi…
Duha suresinin de Mehdi ile alakalı olduğunu daha önce bu Telegram kanalında yazılı olarak anlatmıştım.
“Güneş ışıklarının en yüksek şekilde dünyaya düştüğü zaman, duha/kuşluk zamanıdır” mealinde yazmıştım.
Mushafa yazılış sırasında önce Leyl yani gece suresi var. Gece yani küfür/nankörlük, dinsizlik/maneviyatsızlık, ahlaksızlık, karanlık, zulmet, acı, gözyaşı, eziyet, cehalet, sorun, sıkıntı…
Sonra Fecr suresi yani tan yerinin açıkça ağarmasına, ışığın görülmesine dair sure var.
Sonra Duha yani Güneş’in/Mehdi’nin ışıklarının yeryüzüne en yüksek seviyede düşüp aydınlatmasına dair sure var.
Geceyi Fecr yaracaksa, bunun konumuzla, Ruslarla, Rusya ile nasıl bir alakası var?
Rusya mı gecenin yarılmasına, Mehdi’nin güneşinin doğmasına vesile olacak…
Yoksa Mehdi mi Rusya’yı cayır cayır yakacak ve dünyanın şaşkınlıkla izlediği o devasa yangına bakan herkes Mehdi’yi görecek?
Bu iş nasıl olacak?
Tam da şimdi, kocaman bir U masada toplanmış ve işinde çok iyi olan onlarca metafizikçiyle bu konuyu çalışmak çok zevkli olurdu ama ne yazık ki tekim ve yanımda kuşlarım bile yok. Zaten olsalar da hiçbir şeyi açıkça söylemiyorlar.
- sayfada “Yerin korkudan titremesi ve hiddeti neden Rusya’da da görülmüyor?” denilmiş, sayfanın altında ise Fecr suresinin 1. ve 2. ayetleri konu edilmiş.
Fecr suresi 21. ayetin meali ise şöyle:
Hayır, hayır! Yer, sarsıla sarsıla paramparça olup dağıldığı zaman,
كَلَّا اِذَا دُكَّتِ الْاَرْضُ دَكاًّ دَكاًّ
Kella iza dukketil ardu dekken dekka.
Kastamonu Lahikasının 13. sayfasında, Fecr suresinin 1. ve 2. ayetleri konu edilmiş.
Meali:
“Fecre ve on geceye and olsun.”
1400 senedir binbir türlü şey bilinemediği gibi, söz konusu on gecenin hangi geceler olduğu da bilinememiş.
Zaten Fecr ve Leyl surelerinin Mekke’de mi, Medine mi nazil oldukları ve hangi hadiseler üzerine nazil oldukları da kesin şekilde bilinemiyor.
Daha Mekke döneminde, eziyetin çok ileri seviyede olduğu ilk yıllarda bile hz Peygamberimizin ve etrafındaki çok az sayıda mü’min kişinin, hz Mehdi ve devri ile teselli edildikleri bir kez daha anlaşılıyor.
Onlar, bu cihadı başlatanlar, Mehdi ise bu cihadı tamamlayacak kişi…
Bu manaya gelen çok sayıda ayet var ve zamanı geldikçe açıp izah edeceğim.
“Allah nurunu tamamlayacaktır” manasındaki ayetlerde de bu mana var. Bu cihad, hz Mehdi zamanında tamamlanınca, bütün batıl dinlerin üzerine İslam geçecek. Devamındaki safhalarda öyle olacak ki bütün dünya tek bir İslam devleti olacak, bütün dünya İslami nizam ile idare edilecek.
Böylece de “nur” ve “cihad” tamamlanmış olacak.
İşte Allah, Nasr suresiyle de peygamberimize ve o devirde yaşayan çok az sayıda samimi müslümanlara, Mehdi devrindeki büyük fethi, zaferi müjdeledi.
Allah, Maun suresiyle de sonraki asırların müslümanlarına, peygamberimizin aslında ne kadar az sayıda gerçek mü’min ile ne kadar büyük yükleri taşıdığını haber verdi.
Peygamberimizin yalnızlığını, şartlarının aşırı zor olduğunu haber verdi.
Konu ile ilgilenenler, Maun suresini şimdi yeniden çalışmalılar.
Peygamberimizden küçük, sıradan yardımları bile esirgediler. Mücadelesini öylece izlediler, destek olmadılar.
Hatta bazı destek olmaya kalkanlar yani salat edenler ise samimi değillerdi.
Maun, 7:
Ve küçük, basit, sıradan yardımı bile esirgerler.
وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ
Ve yemneunel maun.
“Salat” kelimesi “Destek olmak, harekete geçmek, mücadele etmek” manasına da geliyor.
Yalnızca “namaz” manası verilerek büyük hata edildi ve ediliyor.
Maun, 5:
Onlar ki salatlarından gafletteler.
اَلَّذ۪ينَ هُمْ عَنْ صَلَاتِهِمْ سَاهُونَۙ
Ellezine hum an salatihim sahun.
Maun, 6:
Onlar gösteriş yapanlardır.
اَلَّذ۪ينَ هُمْ يُرَٓاؤُ۫نَۙ
Ellezine hum yuraun.
Maun, 7:
Ve küçük, basit, sıradan yardımı bile esirgerler.
وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ
Ve yemneunel maun.