Kasas suresi, ayet: 29
Musa, süresini tamamlayınca, ailesi ile yola çıktı. Tur tarafında bir ateş fark etti. Ailesine: “Bekleyin. Ben bir ateş gördüm. Belki size ondan bir haber veya ısınmanız için bir ateş getiririm.” dedi.
فَلَمَّا قَضٰى مُوسَى الْاَجَلَ وَسَارَ بِاَهْلِهٖٓ اٰنَسَ مِنْ جَانِبِ الطُّورِ نَاراًۚ قَالَ لِاَهْلِهِ امْكُثُٓوا اِنّٖٓي اٰنَسْتُ نَاراً لَعَلّٖٓي اٰتٖيكُمْ مِنْهَا بِخَبَرٍ اَوْ جَذْوَةٍ مِنَ النَّارِ لَعَلَّكُمْ تَصْطَلُونَ
Fe lemma kada musel ecele ve sare bi ehlihi anese min canibit turi nara, kale li ehlihimkusu inni anestu naren lealli atikum minha bi haberin ev cezvetin minen nari leallekum testalun.
Kasas suresi, ayet: 30
Oraya vardığında, kutsal şehirdeki vadinin sağ kıyısındaki bir ağaçtan kendisine seslenildi: “Ey Musa! Ben, alemlerin Rabb’i Allah’ım.”
فَلَمَّٓا اَتٰيهَا نُودِيَ مِنْ شَاطِئِ الْوَادِ الْاَيْمَنِ فِي الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ اَنْ يَا مُوسٰٓى اِنّٖٓي اَنَا اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَمٖينَۙ
Fe lemma etaha nudiye min şatııl vadil eymeni fil buk’atil mubareketi mineş şecerati en ya musa inni enallahu rabbul alemin.
Dün konu etmiştim ki Yahudilerin kaynaklarında da Kur’an-ı Kerim’de geçtiği gibi Bekke geçiyor ve onlar “Bekke vadisi” diyorlar.
Yıllardır kendimden emin olarak anlatıyorum ki gerçek kutsal şehir yani Kudüs burası, İstanbul…
Miraç ayetinde açıkça Allah bize bildirdi ki gerçek Mescid-i Aksa’nın etrafı mübarek kılınmış. Yani gerçek Mescid-i Aksa’nın bulunduğu şehir de mübarek.
Şu Filistin’deki sözde Kudüs şehrinin hala gerçek Kudüs olduğunu iddia edebilecek kadar samimiyetten, dürüstlükten uzak kişilere zaten söyleyecek sözüm yok. Bile bile inkar moduna girmiş kişilere ilim ve ispat fayda vermez.
- Miraç ayeti (İsra suresi, ayet: 1)
O subhandır. Kulunu, Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya bir gece yürüttü. Ona ayetlerimizi göstermek için. Kuşkusuz O, Her Şeyi Duyan’dır, Her Şeyi Gören’dir.
سُبْحَانَ الَّـذٖٓي اَسْرٰى بِعَبْدِهٖ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذٖي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَاؕ اِنَّهُ هُوَ السَّمٖيعُ الْبَصٖيرُ
Subhanellezi esra bi abdihi leylen minel mescidil harami ilel mescidil aksallezi barekna havlehu li nuriyehu min ayatina, innehu huves semiul basir.
- Miraç ayetinden biliyoruz ki hz peygamber, Mescid-i Haram’dan yani Kabe’den, Mescid-i Aksa’ya götürüldü ve oradan da sema katlarına yükseltildi.
Daha önce dini delilleriyle, hadis kaynaklarıyla anlattım ki peygamberimiz Filistin’deki sahte Kudüs şehrindeki sahte Mescid-i Aksa’ya hiçbir zaman kıble diye dönmedi.
O halde kıble diye dönmediği sahte Kudüs’ten miraca yükseldiği iddia edilemez.
Miraca da İstanbul’dan yükseldiği açıkça anlaşılabiliyor. Mübarek şehrin de İstanbul olduğu, İstanbul’un önceki adının Kudüs olduğu anlaşılabiliyor.
Sonra peygamberimiz İstanbul’dan semaya yükseltildi. Uzay tabakasının/küresinin üstündeki/dışındaki sema katlarına/kürelerine götürüldü.
Bambaşka alemlerde dolaştırıldı ve dini kaynaklarda bahsi geçen ahiret alemine dair yerleri bile gördü. Hatta cennet ve cehennem bile kendisine gösterildi.
Peygamberimizin oralara Tur-i Sina ile gittiğini…
Tur-i Sina’nın Adem babamız ile Havva validemizi cennetten dünyaya getiren araç olduğunu…
Tur-i Sina’ya başka zamanlarda başka büyük peygamberlerin de girdiğini…
Gayr-i müslimlerin Babil kulesi dedikleri şeyin bile Tur-i Sina olduğunu…
“Tur” kelimesinin anladığımız manada sabit, kayalık ve topraklı dağlar demek olmadığını…
“Havada uçabilen ve istediği zaman havada asılı/sabit durabilen çok çok büyük hava ve uzay araçları” demek olduğunu…
Kaf dağı isminin bile gerçek dağ manasına gelmediğini, yerle arasında bulunan büyük bir boşluktan sonra, bir yükseklik seviyesinde sabit duran bir manyetik koruma kalkanı demek olduğunu…
Günümüze kadar “tur” kelimesine “dağ” deyip geçmenin vahim bir hata olduğunu…
Davud peygamberden haber veren ayette de benzer manalar olduğunu…
Davud peygamberin dağları yani havada asılı durabilen ya da çok hızlı yol alabilen dev gibi uçan araçları kontrolünde tuttuğunu…
Ve çok daha fazlasını yıllardır anlatmıştım.
Bütün bunları ve yıllardır anlattığım daha fazla hususu göz önünde bulundurduğumuzda, Kasas suresi 30. ayetinde bahsedilen mübarek şehrin şu anki adıyla İstanbul olduğunu anlıyoruz.
Hz Musa zamanında Kudüs’ün/İstanbul’un sınırları içinde geniş bir vadi olduğunu anlıyoruz. Vadi, iki dağlık/yüksek alanın arasında kalan geçit kısım.
O halde o vadi Bekke vadisi mi?
Öyle ise Bekke vadisi şu anda Marmara denizi denilmekte olan suni denizin altında mı bırakıldı?
İstanbul gerçek Kudüs ve İslam’ın azılı düşmanları bu şehri on binlerce senedir hep yok etmek istediler. Lakin İstanbul/Kudüs korunuyor.
Tin suresindeki emin/emniyetli belde de İstanbul…
Yıllar önce anlatmıştım, o surede gerçek manada zeytin ve incirin üzerine yemin edilmesinden öncelikle, dünyanın çekirdeğine ve yeryüzüne yani İstanbul’un arazisine yemin edilmiş olabilir.
Hemen devamında Tur-i Sina’ya yemin edilmiş. Anlaşılıyor ki Tur-i Sina denilen olağan üstü araç, dünyanın çekirdeği ile bir denge içinde faaliyet yürütüyor. Anlaşılıyor ki İstanbul’a elektromanyetik saldırılarla suni deprem yapmak isteyenlere Tur-i Sina karşılık veriyor. İstanbul, Tur-i Sina vesilesiyle korunuyor.
Çünkü İstanbul gerçek Kudüs ve burada hem gerçek Mescid-i Haram hem de gerçek Mescid-i Aksa var. Hatta bunlardan başka, bilmediğimiz İslam mescidleri dahi bulunuyor olabilir.
Bu şehirde büyük peygamberler dahi yaşadılar, buralarda onların emanetleri var.
Allah böyle bir şehri İblis’in ve Deccal’in insafına bırakmadı, korudu, koruyor.
İstanbul, düşmanlar tarafından, ileri seviyede bir kasıtla ve teknolojik güçle yok edilmek istense, çok olağan üstü bir saldırı yapılsa, dünyanın çekirdeği bile yerinden oynar. İstanbul ile dünyanın çekirdeği arasında doğrudan ve çok kuvvetli bağlantılar var.
Sadece bu değil… İstanbul’daki Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa ile dünyanın çekirdeği arasında da bağlar var.
Tur suresi, ayet: 1
Tur’a ant olsun;
وَالطُّورِ
Vet turi.
Tur suresi, ayet: 2
Satır satır yazılmış Kitap’a,
وَكِتَابٍ مَسْطُورٍ
Ve kitabin mesturin.
Tur suresi, ayet: 3
Üzerine yazı yazılmış, yayılmış ince deriye.
فٖي رَقٍّ مَنْشُورٍۙ
Fi rakkın menşurin.
Tur suresi, ayet: 4
Beyt-i Mamur ‘a ant olsun.
وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِۙ
Vel beytil ma’muri.
Tur suresi, ayet: 5
Yükseltilmiş tavana ant olsun
وَالسَّقْفِ الْمَرْفُوعِ
Ves sakfil merfui.
Tur suresi, ayet: 6
Doldurulmuş denize ant olsun.
وَالْبَحْرِ الْمَسْجُورِۙ
Vel bahril mescuri.
Süleyman peygamberden Zülkarneyn aleyhisselama kaldı. Ondan da Mehdi’ye kaldı.
O vadinin anahtarını sadece Mehdi bulacak ve orayı sadece Mehdi açacak.
Marmara denizinin altındaki toprağın altında gelişmiş bir şehir var. Buraya uzaylılar giremiyorlar. Burayı hz Süleyman yaptı. Geleceğe miras bıraktı. Mehdi’ye miras bıraktı.
Buranın içinde çok gelişmiş teknolojik araç, gereç, cihazlar da var. Dini kitaplar, kaynaklar da var. Burası yani Bekke vadisi de Kudüs’ün sınırları içinde…
“Tur’u üzerinize kaldırmıştık.”
Bakara suresinin 93. ayeti…
Hani sizden, “Size verdiğimizi kuvvetlice alın ve dinleyin.” diye kesin söz almış ve Tur’u üzerinize kaldırmıştık. Demişlerdi ki: “Dinledik ama itaat etmiyoruz.” Küfr’leri yüzünden kalplerine buzağı sevgisi içirildi. De ki: “Eğer gerçekten inanıyorsanız, inancınız sizden ne kötü şey istiyor!”
وَاِذْ اَخَذْنَا مٖيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَؕ خُذُوا مَٓا اٰتَيْنَاكُمْ بِقُوَّةٍ وَاسْمَعُواؕ قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاُشْرِبُوا فٖي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْؕ قُلْ بِئْسَمَا يَأْمُرُكُمْ بِهٖٓ اٖيمَانُكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ
Ve iz ehazna misakakum ve refa’na fevkakumut tur, huzu ma ateynakum bi kuvvetin vesmeu kalu semi’na ve aseyna ve uşribu fi kulubihimul icle bi kufrihim kul bi’se ma ye’murukum bihi imanukum in kuntum mu’minin.
👆👆👆Şu yayını hatırlamanızda fayda var. Sadece bir tane Tur-i Sina yok. Başka turlar da var. O turlar, taştan, kayadan, topraktan oluşan dağlar demek değil. Bunlar on binlerce sene boyunca dünyamızda kullanılmış olan, bazıları şehir kadar büyük olan, çok uçuk teknolojili araçlar, yapılar.
Bunları hem bir uzay aracı, hem de bir atmosfer içi hava aracı olarak kullanmak mümkün.
Bunları denizin üzerine indirmek mümkün. Bunları karada geniş yerlerin üzerine kondurmak mümkün. Bunları karanın ya da denizin az üzerinde havada asılı tutmak da mümkün. Atmosfer içinde ama yüksek irtifada asılı tutmak da mümkün.
Bunların enejisi bitmez. Bunların kaldıramayacağı ağırlık yok. Yük doldurmakla sorun çıkmaz. Bunlar bazıları suyun içinde de sorunsuz şekilde ve çok çok uzun süre durabilir.
En doğrusunu Allah bilir ama benim şu andaki seviyemle anlayabildiğim bu…
Marmara denizi denilmekte olan yerin gerçek adı Bekke vadisi.. Burada da bir büyük, devasa tur var. O bina gibi de araç gibi de kullanılabilecek olan şeylerden var. Bunların üzerine akıl almaz miktarda toprak, taş, kaya doldurulmuş olması sorun değil ve bunlar istendiğinde üzerindeki ağırlıklara rağmen yükselebilirler. Hatta bunların bazıları üzerlerindeki kumların, taşların, kayaların, toprakların atomlarına sinyaller yayarak kısa sürede yok edebilirler. Hafriyat gerekmez, ortada moloz dolu alanlar oluşmaz.
İşte Tur suresinde böyle bir turdan bahsediliyor. Bahsedilenin Tur-i Sina olduğunu değerlendirenler geçmişten beri çok olmuş. Lakin ben anlattığım gibi daha başka ve devasa bir tur olduğu kanaatindeyim.
İşte Marmara denizinin altındaki gelişmiş yapı aslında bir tur…
Mehdi, belli bir seviyeye ve safhaya geldikten sonra, o tura emir verecek, o da yüzeye çıkacak ya da yeryüzü seviyesinden de daha yukarı bir yerde sabit kalacak.
👆👆👆 Tur suresi 2. ve 3. ayetler…
Üzerine yazı yazılmış ince deri değil, üzerine dijital teknolojilerle nakış nakış veriler yayılmış, yazılmış bir zemin, bir disk veya benzeri bir şeyden bahsediliyor.
İlgili ayette, Ashab-ı Kehf’ten hemen sonra kendilerinden bahsedilen “Ashab-ı Rakim” de dijital/sayısal, elektronik yayıncılık yapılan zamanda mücadele veren, hakikatı savunan, İslam’ı savunan mücahid kişiler demek.
İşte Tur suresinin 3. ayetinde “fi rakkin menşurin” de buna benzer bir ifade var.
O turun içinde anlaşılan o ki gelişmiş araçlardan, cihazlardan hariç olacak dijital kütüphane var. Lakin bu dijital/sayısal, rakamsal kütüphanede çok ama çok mühim içerik, dosyalar var.
Çok büyük ihtimalle gerçek dünya tarihine dair ihtiyaç duyacağımız neredeyse her şey var.
Beyt-i Mamur’un gerçek Mescid-i Haram yani Kabe olması ihtimali var.
Beyt-i Mamur’un bahsettiğim tur olması ihtimali de var ve bu güçlü bir ihtimal.
Tur-i Sina’nın zaman zaman bu dev gibi turun içine girmesi, içinde kalması ihtimali de var.
Yükseltilmiş tavan, bu dev gibi turun çok geniş yüzeye sahip olan tavanı olmalı…
Doldurulmuş denizde iki mana olabilir:
- Normalde deniz olmadığı halde sonradan deniz suyuyla doldurulan ve denize dönüştürülen yer yani Marmara…
- Derinliği aslında daha fazla olduğu halde sonradan dibi doldurulan, yükseltilmiş bir tavan yapılan, o tavanın altına çok geniş alanda yüksek teknolojili yaşama alanı yapılan yer… Yani yine yine Marmara, diğer adıyla Bekke’nin vadisi…
Tur suresi, ayet: 7
Rabb’inin azabı kesinlikle gerçekleşecektir.
اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِـعٌ
İnne azabe rabbike le vakı’un.
Tur suresi de Mehdi ile alakalı. Mehdi zamanında yaşanacak inanç mücadelesiyle de alakalı. Her şeye rağmen Mehdi’ye inanmayacaklar, ona deli, mecnun, büyücü, kahin diyecekler ve sonra Tur’un çatısının yükselmesi sırasında ve diğer afetler sırasında, ibretlik şekilde ölecekler, helak olacaklar
Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya
..