BilimDini Meseleler

Tin Suresi’nde aslında nelerden haber verilmiş?


Artık, doğru/isabetli manayı vermenin zamanı gelmedi mi?

Tin suresi aslında neler hakkında? Tin suresinde aslında neler haber verilmiş?

İncir kelimesi, delik, oyuk ve çukur demek ki dünyanın çekirdeği hariç, geriye kalan kısmına Tin suresinde “İncir” denilmiş.

Zeytun ya da zeytin kelimesinin kökeni Akadçaya ve Sümerceye dayanıyor ki ikisi de Türk dilleri. Bu hususta da derin araştırma yapmaya hiç vaktim olmadı. Belki araştırılmıştır, belki de şimdiden sonra araştırılır. Süryanicedir bu Zeytin kelimesi, çünkü Arapçanın, İbranice’nin, Akadçanın, Sümercenin asıl hali Süryanice… Hepsi Süryaniceden çatallaşarak ayrılmış ve kısmen değişmiş diller.

En doğrusunu Allah bilir ama benim anladığım o ki Zeytin meyvesinin asıl mühim kısmı çekirdeği. Asıl hikmetli kısmı ve çok şifalı kısmı da çekirdeği.

Zeytin kelimesinin kelime manasına net bir şey demek mümkün olmuyor ama onun da Süryaniceden yayılmış ve “çekirdek” manasına gelen bir kelime olduğu anlaşılıyor.

Tin suresinin 1. ayetinde incirin ve zeytinin üzerine yemin edilmiş ve ardından 2. ayette ise Tur-i Sina’ya yemin edilmiş.

Tur-i Sina’yı yıllardır anlatıyorum. Gayr-i müslimlerin “Babil kulesi” olarak bildikleri şey o… Gerçek manasıyla bir dağ değil.

3. ayette ise “güvenilir, güvenlikli beldeye” yemin edilmiş. Yıllardır yazıyorum ki orası İstanbul.

Yıllardır yazıyorum ki hz. Mehdi İstanbul’da yani gerçek Kudüs’te zuhur edecek.

Bu konularda uzman olanlar, bu hususları kitap hacminde bilgi ile bile anlatabilirler. Ben, yol göstermek için, bir yandan canlı yayında okuma yaparken özetle yazıyorum.

İncir meyvesinin özellikleri incelenek ve dünyanın mantosuna ve yer kabuğuna benzedikleri, o hayrete düşürücü benzerlikleri ve hikmetleri anlatılacak. Bilimsel verilerden istifade edilecek.

Ardından zeytinin çekirdeğinin bilimsel özellikleri ile dünyanın çekirdeğinin bilimsel özellikleri birbirlerine bağlanarak izahlar yapılacak. Hayrete düşüren gerçekler meydana serilecek.

Devamında Tur-i Sina’ya dair şaşırtıcı gerçekler anlatılacak ve konu İstanbul’a ve hz Mehdiye bağlanacak.

Tin suresinin devam eden ayetlerinde insanın çok yüksek ahlaka ve manevi derecelere de erişebileceğine… Lakin çok düşük derekelere de düşebileceğine ve yaratılmışların en sefili olabileceğine de temas edilmiş.

Yoldan çıkmayan insanlara ecir/sevap, mükafat verileceğine, yoldan çıkanlar için “zamanı gelince” bir cezalandırma günü olacağına temas edilmiş.

Yine bu sure ile de hz peygambelerimiz teskin ve teselli edilmiş ve onun peygamberliğini yalanlayanlar tehdit edilmiş.

Daha önce de alakalı pek çok paylaşım yaptım. Kur’an-ı Kerim’de, yaklaşık olarak yazıyorum, yüzün üzerinde ayet-i kerime, ahir zamanda gelecek hz Mehdi’nin yapacakları ile alakalı…

Kıyamet zan edilen bazı tasvirler bile, kıyamet öncesi yaşanacak büyük cezalandırma zamanıyla alakalı. O “saat”in çok ama çok büyük bir felaket olacağı anlaşılıyor. Karia suresi bile bu konularla alakalı. Sure sure bakıldığnda, pek çok surenin müstakil olarak bu “cezalandırma” zamanı ile yani “saat” ile alakalı olduğu anlaşılıyor.

İşte o “saat”in, en az beş bin yıl yıldır hiç yıkılmadan devam etmiş olan İblis’in çağının yıkılacağı zaman olduğu ve o son süreçte yaşanacak büyük afetler olduğu anlaşılıyor.

O “saat”in yaşanmasına hz Mehdi vesile olacak. Tur-i Sina vesile olacak. Zeytin ve incire yani dünyanın çekirdeği ile onun dışındaki tabakaya müdahale olacak. O vakit tek güvenli belde İstanbul olacak.

Hazret-i Allah, bir şeyin üzerine yemin etmişse, o çok değerli bir şeydir, çok hikmetli bir şeydir.

Binlerce sene sonra karanlık çağ kapanacak, güneş yeniden doğacak, küfrün hakimiyeti yıkılacak ve bunun yaşanması için son darbeler vuruluyorken “saat” yaşanacak.

İşte bu kadar mühim hadise o “saat” denilen hadise…

O “saat”, dünyanın hakimiyetinin İblis’in elinden alınması ve hz Mehdi’nin eline geçmesi vakti.

Artık ben bu kadar anlattım, konunun uzmanları detaylıca anlatırlar, eğer işlerine gelirse, nefislerini yenebilirlerse, baskıları ve tehditleri göğüsleyebilirlerse…

Şu da var

İncir yani oyuk, delik denilince dünyanın çekirdeği…

Zeytin denilince dünyanın çekirdeğinin üzerindeki tabakalar kastedilmiş de olabilir. Bu kısmın netleşmesi için bu diller üzerine çok ileri seviyede uzman olan kişilerin söz söylemesi gerekiyor.

Daha önce de bu konuda yazmıştım. Zeytin ve incir denilince, maddenin temel yapı taşı olan atoma da işaret var. Atomun çekirdeği ile çekirdeğin etrafında dönen kısımlarına da temas var. Buradan da bakınca bu ayetlere biraz daha farklı manalar da verilebiliyor.


Ayet-i kerimede, dünyanın çekirdeğinin de tıpkı Tur-i Sina ve Tabut-u Sekine gibi ölümsüz olduğuna, korunduğuna, belki de yüzlerce milyar yıldır olduğu gibi yüzlerce milyar sene sonra bile varlıkta kalmaya devam edeceğine delalet var.

İçinde bulunduğumuz güneş sisteminin normal/olağan bir güneş sistemi olmadığını onlarca sene önce keşfeden bilim adamları, isabet ettiler.

Bu güneş sistemi de bu güneş de bu gezegenler de sıradan, alelade değiller.

Bu güneş sistemi ve en çok da üzerinde yaşadığımız bu gezegen, dinin merkezi olarak yaratıldı.

İnsanlık tarihi boyunca yani hz Ademden bu yana, dinin merkezi bu dünya, bu gezegen…

Lakin daha önceki Adem babaların devirlerinde de merkez bu gezegen ve bu güneş sistemiydi.

18 bin alemin yani… “Bir trilyon üzeri bir trilyon” kaç ediyorsa… En az o kadar sayıda gezegenin ve onların üzerlerinde yaşayan ümmetlerin yani başka insan türlerinin dini merkezi de bizim gezegenimiz.

Bu sayı, “yüzlerce trilyon üzeri yüzlerce trilyon” da olabilir. Uzay o kadar büyük ki başını sonunu, sınırlarını tahmin bile edemiyoruz. Trilyonlarca gökada yani galaksi olduğunu tahmin ediyoruz. Nispeten küçük gökadaların her birinde bile trilyonla güneş/yıldız sistemleri var.

Yani uzayda trilyonlarca gökada ve her bir gökadada trilyonlarca güneş sistemi var. Güneş sistemlerinin neredeyse tamamında bir ya da daha fazla sayıda gezegen var. Ortalama her güneş sisteminde, üzerinde hayat bulunan birer gezegen bulunuyor olsa bile, üzerinde hayat bulunan gezegenlerin toplam sayısı, insanın aklını zorlayacak kadar çok. Ya her güneş sisteminde ortalama beş, on ya da yirmi gezegende hayat varsa?

Üzerinde hayat bulunan bütün bu gezegenlerde hem insanlar var hem de cinler var.

İnsanların da cinlerin de fiziki şekilleri, gezegenden gezegene farklılık gösteriyor. Lakin hepsi de bildiğimiz manada insan ve cin…

Sadece kabuk, kaporta, şekil değişik. Ruhlar insan ve cin…

Bunların hepsi dinden mükellef… Çünkü hepsinde akıl nimeti var. Bunların hepsi Kur’an-ı Kerim’de hitap edilen topluluklar.

Bizim dünyamız, bu kadar büyük, büyüklüğü akıllara sığmayan bir sistemin dini merkezi.

Bizim dünyamızda doğmuş, dünya hayatını bizim dünyamızda yaşamış olan peygamberlerin pek çoğu, başka alemlerde/gezegenlerde de tasarruf sahibi oldular. Lakin son peygamber hz. Muhammed, bütün alemlerin son ve tek peygamberi…

18 bin alem ifadesi, çokluktan kinaye yani “sayılamayacak kadar çok” demek. İşte sayılamayacak kadar çok sayıda olan bu kadar alemin akıbeti, bir kişiye bağlı.

O kişi, bu merkez gezegeni binlerce sene sonra tabiri caizse “fabrika ayarları”na geri döndürecek olan hz. Mehdi…

Hep anlattım, hz İsa dahi, o kadar yüksek rütbeli bir peygamber olmasına rağmen, hz Mehdi’nin zamanında neler olacağını, nasıl sevaplar kazanılacağını öğrendiğinde, ömrünün uzatılmasını ve Mehdinin devrinde yaşamayı istedi. Duaları kabul edildi, dünyevi sebeplerine uyduruldu, akış ona göre yaşandı ve vefat etmedi. Binlerce senedir bu günleri bekliyor.

Hz Mehdi gelmeyecek, binlerce sene sonrasında karanlık çağı yıkmayacak olsaydı… Şimdiye çoktan kıyamet kopacaktı. Peygamberimiz de dünya hayatını teşrif ettikten, mücadelesini verdikten ve üzerine bir zaman geçtikten sonra kıyamet kopacaktı. Lakin o mehdi gelecek diye kıyamet dahi tehir edildi.

Hz üstazımız Süleyman Hilmi Tunahan (ks) bu meselenin üzerinde çok durdu. “Bu din ihya edilirse, kıyamet tehir edilir” dedi.

Şimdilerde, o “saat” yani devranın dönmesi, devrin değişmesi hadisesi yaşanınca… Bu, sadece bizim gezegenimizle ve güneş sistemimizle ve gökadamızla alakalı bir gelişme olmayacak. 18 bin alemi alakadar eden, onların da akıbetini belirleyen bir gelişme olacak.

Çünküüüü… Hz Mehdinin ömrü uzun olacak. Kıyamete daha çok zaman var. Hz Mehdi bu güneş sistemini değil sadece, uzaydaki pek çok yerleri de ihya edecek. Oralarda da hidayetlere vesile olacak. Oralarda da zulmü, küfrü, göz yaşını bitirecek. O iblis, bütün bunları ve daha fazlasını biliyor ve bu nedenle kahrediyor. Allah biliyor doğrusunu, belki de hz Mehdi, üç bin ya da beş bin sene yaşayacak.

Belki de dünyanın ve kainatın son sahnesinde, kıyametin kopmasına ramak kala anlarda, hz mehdi ilmini ve manevi tasarrufunu kullanacak da kıyametin kopmasına vesile olacak. Bir müdahalesi ile kıyametin kopmasını sağlayacak. Belki ondan çok kısa süre önce, İblis’i elleriyle öldürecek. Çünkü İblis’in ölümsüzlüğü, hz Allah ile yaptığı sözleşme gereği, kıyamet sabahına kadar… Yoksa iblis de gerçek manasıyla ölümsüz değil. Onun işi gücü yalan, palavra, kandırma… Peşine taktıklarını türlü türlü yalanlarla kandırdı, kandırıyor.

Çok işine geldiği için, insanlar arasında da cinler arasında da reenkarnasyonu yani ruh göçü de denilen batıl inancı yaymaya uğraşıyor.

İşte bizim güneş sistemimiz ve bizim dünyamız, bu kadar merkezi bir sistem ve gezegen.

Bu kadar büyük manevi/dini ehemmiyete sahip olan bu gezegen, fiziki şartlarıyla da “sıradan” bir gezegen değil.

En doğrusunu Allah biliyor ama şu anda hala kanaatim, bu gezegenin de tıpkı Tur-i Sina, tıpkı Hacerül esved, tıpkı Tabut-u sekine ve benzeri şeyler gibi cennetten geldiği yönünde…

Bu dünyanın çekirdeğinde cennet teknolojisi işliyor olmalı.

Çünkü, daha önce dünyada yaşamış başka Ademlerin evlatları da ve başka gezegenlerde dünyaya gelmiş başka başka Ademlerin evlatları da suni gezegenler yaptılar ama bu kadarını yapamamışlardır.

Yaptıkları suni gezegenler, bu dünya hayatının teknolojisiyle sınırlıdır ve sık sık bakım, tamir, değiştirme, yenileme ve dolayısıyla emekle masraf gerektirir. Dönem dönem arıza zamanları ve büyük sorunlar yaşanır. Hatta kazalar olur ve toplu ölümler yaşanır. Bu gezegende bunlar olmadı, olmuyor.

– Gök kubbeyi yeryüzü ile birleştirmesi gerekse bile…

– Yerin altındaki çok yüksek teknolojili şehirlerde gizlice ve sinsice yaşayan, doğru düzgün yaşamayarak İblis’e kulluk eden ve dünyanın yeryüzünü de cehenneme çeviren o uzaylı insan türlerini toptan kırıp geçmesi gerekse bile…

– Bu gezegene dışarıdan müdahale etmek isteyen uzay donanmalarını dağıtıp atması ve bu sıralarda trilyonlarca uzaylı insanı öldürmesi gerekse bile…

– Dünyada kullanılan gizli uzaylı teknolojilerini işlemez hale getirmesi gerekse bile…

– Yeryüzündeki kıtaları yerinden oynatması gerekse bile…

– Nuh tufanından bile daha şiddetli ve daha kısa sürede hakim olan ama bölgesel olan afetlerin yaşanmasına sebep olması gerekse bile…

– Cinler alemini yerle bir etmesi, trilyonlarca cini feci şekilde öldürmesi gerekse bile…

– İnsanlar aleminde toplamda milyonlarca büyücüyü, meydumu, satanist ayinciyi öldürmesi gerekse bile…

– Daha önce büyük peygamberlere bile nasip olmamış olağan üstü bir manevi tasarruf kullanması gerekse bile…

Bütün bunları ve daha fazlasını yapması gerekse bile hz Mehdi, bu dünyayı kesinlikle temizleyecek.

Bu gezegende satanist, mason, kara paracı, terörist, insan ve organ kaçakçısı, büyücü, kahin ve İblis’e çalışan hiçkimseyi hiçbir ülkeyi bırakmayacak. Hepsini yok edecek.

Karanlık çağı kapatıp güneşin yani İslam güneşinin ve adaletinin doğmasını, dünyaya yayılmasını sağlayacak.

İnkar, inançsızlık, zulüm ve gözyaşı ile dolu dünyayı iman, adalet ve saadet ile dolduracak.

Bunu yapması için, insanlıktan çıkmış toplulukları/milletleri yerin dibine geçirmesi gerekiyorsa, onu da yapacak.

Bu dünya değişecek. İlahi takdir böyle…

Dünyanın çekirdeğinin kendisi zaten mucizevi özelliklere sahip ama içinde de başka başka mucizevi şeyler var.

Belki içinde “yıldız kapısı” da denilen, başka gökadalara bile kısacık sürede gitmeyi sağlayan geçiş kapıları da var.

Belki de Hızır aleyhisselamın içtiği “ab-ı hayat” yani ölümsüzlük suyu da orada…

Eğer “ab-ı hayat” da dünyanın çekirdeğinde ise, bu hiç şaşırtıcı değil. Çünkü ölümsüzlük aslında ahirette var. Cennette var. Oradaki bedenlerimiz yaşlanmayacak, yaşlılık sebebiyle veya başka herhangi bir sebeple ölmeyecek. Dünyanın çekirdeği cenetten getirilmişse, içinde ab-ı hayat da bulunmasından daha normal ne olabilir.

Daha ötesinin sorgulanması gerekiyor. Acaba cennet hurileri, başka başka cennet hayvanları, başka başka cennet teknolojileri, nimetleri var mı çekirdeğin içinde?

Sahi, şimdilerde orada dünya hayatı hala devam etmekte olan peygamberler var mıdır? Mesele İdris peygamber orada olabilr mi?

Hatta şunun dahi sorgulanması lazım. Çekirdeğin içinde geçiş kapıları varsa, onlardan biri, kişileri kısa sürede cennete götürüyor olabilir mi? Cenetteki birilerini ya da bir şeyleri kısa sürede buraya getiriyor olabilir mi

Hz İsa zaman zaman dünyaya gelerek çekirdeğe gidiyor ve orada cennet misali bir hayatta yaşıyor olabilir mi? Hatta bir süredir çekirdeğe gelmiş ve oraya kalıcı olarak yerleşmiş, Mehdi zamanını bekliyor olabilr mi?

Ara ara çekirdekten yeryüzüne çıkarak Mehdiye yardımcı oluyor olabili rmi?

“Seçilmişler” gidebiliyor çekirdeğe… Allah’ın seçtiği bazı peygamberler ve peygamber olmasalar da çok yüksek manevi derecelere ulaşmış olanlar gidebiliyorlar. Daha dünyada iken adeta cennete gitmiş, cenette yaşamış gibi oluyorlar. Görmeden iman ettikleri o şeyleri, ölüm gerçekleşmeden önce de görmüş oluyorlar.

Dünyanın çekirdeğine, İblis’in seçtiği satanist, mason, merhametsiz, kara paracı, cani, pislik, cehenmeme tıkılası kişiler gidemiyor.

Onlar, o şeytanlaşmış olanlar, o çekirdeğin içindeki sistemi ve hayatı, durugörü ile bile doğru düzgün göremiyor.

Sonra da ortada dolaşıyorlar, şu dünyanın hakimleri gerçekten kendileriymiş gibi. Neyin üzerinde yaşadıkların bile bilmiyorlar.

Tabut-u Sekine de Tur-i Sina da dünyanın çekirdeği de hz Mehdi ile metafizik irtibata, bağlantıya geçebiliyorlar. Metafizikle dahi komut alabiliyorlar

Süryanice, İbrahim peygamberin konuştuğu dil ve günümüz Türkçesinin de atası…

Süryanice, Türkçe’den başka bir dil değil.

Arapça, İbranice, Akadça, Sümerce ve daha pek çok sayıda dilin temeli de Süryanice yani Türkçe…

İbrahim peygamber kesinlikle Türktü.

Zeytin çekirdeğinin sırlarının çözülmesi neticesinde üretilecek bir ilaç, dünya insanlığının genetik kod sorunlarının çözülmesinde yardımcı/tesirli olabilir mi?

Müminun suresi 20. ayet

“Tur-i Sina’da, yağ elde edilen ve aynı zamanda katık olarak yenen ağaç yetiştirdik.”

Zeytin ağacı mı o ağaç? Zeytin ağacı ise, o halde zeytin ağacı da cennetten mi dünyamıza getirilmiş?

Hurma da cennetten mi getirilmiş?

Bu kadar güzel ve özel bir gezegende yaşamamızın arka planında, cennetten pek çok nimet getirilmiş olması gerçeği de mi var?

Galiba cennet nimetlerinin hepsi dünyanın çekirdeğinin içinde değil ve yeryüzünde de çok sayıda cennet nimeti var. Lakin o kadar bollar ki normal görüyoruz ve onların cennetten geldiğini de bilmiyoruz.

Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya

Leave A Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir