Zamanında Kara denizin arazisini madencilikte kullanmışlar, kazmışlar, değerlendirmişler, zenginleşmişler ve sonra orayı deniz yapmışlar.
Biz, ona nispetle küçücük olan Van gölünü mü tıraşlayamayacağız? O genişlikteki Van gölünü yaklaşık iki bin metre ya da diğer ihtimalde ise yaklaşık dört bin metre aşağı indireceğiz. Hem genişlik çok (yaklaşık 3.700 km kare) hem de derinlik çok. Bunu hala sorun mu görüyorsunuz?
Bunun aslında ne büyük bir nimet, imkan, fırsat olduğunu hala göremiyor musunuz? Hala göremiyorsanız, siz bu işlerden çıkın, gidip seyyar satıcılık yapın. Siz hala bu kafadaysanız, ben bu projeden ilk defa bahsettiğim zamanlarda kim bilir cahilce ne kadar çok gülüp geçmişsinizdir ve kendinizi etrafa rezil etmişsinizdir. Hatalarınızdan ders çıkartın ve anlamadığınız, bilmediğiniz şeylere gülüp geçmeyi terk edin.
Yüzbinlerce devasa ve çok özel araç, önce Kara denizden Van gölüne bağlanacak olan kanal hattını tıraşlayacak.
Bu, zan ettiğinizden çok geniş ve derin bir tıraşlama olacak. Yani o kanal hattı deniz seviyesine değil, onun da birkaç yüz metre aşağına kadar tıraşlanacak. Ayrıca kenarları uçurum gibi olmayacak, açılı, dengeli şekilde tıraşlanacak. Bu da zaten geniş olacak kanalların her iki yanında kilometrelerce arazinin de tıraşlanması demek. Binlerce kilometre uzunluğundaki kanalların bir de iki yanında beşer, onar kilometrelik araziler tıraşalanacağına göre, toplamda kanal hatları boyunca tıraşlanacak arazinin ne kadar olacağını siz yaklaşık olarak hesaplayın.
Kanalların yan kısımlarındaki tıraşlanmış alanlar, hemen binalar, tesisler, yollar yapılmaya, sıfırdan ve planlı şekilde şehirleşmeye müsait hale getirilecek. Başlanan bir iş, kısa süre sonra çok sayıda başka işi başlatacak. İşsizlik ve piyasa durgunluğu sorunları hızla çözülecek. Kanal hattı boyunca yolu kesen dağlar, tepeler, kayalar her şey yoldan alınacak. Bu, bulunmaz bir nimet…
Bu kısımda da her şey hızlı olacak. Çok tasarruflu teknolojiler ve araçlar kullanılacak. Çok iyi yetiştirilmiş, eğitilmiş insanlar çalıştırılacak. Yol üstündeki ağaçlar, normal taşlar ve kayalar, şifalı doğal taşlar ve toprak bile nakite çevrilecek. Lakin o hatta bakır, demir, mermer yatakları başta olmak üzere, altın yataklarına kadar neler neler çıkacak. Ayrıca, altından ve diğer pahalı madenlerle yapılmış olan takıların ve eşyanın bulunduğu hazineler ve ayrıca paha biçilemez tarihi eserler de çıkartılacak. Ayrıca, bulunacak şeyler sayesinde, gerçek dünya tarihini daha iyi öğrenecek ve anlayacağız.
Sonra volkanik bir arazi üzerinde bulunan Van gölünün suyu kısa sürede ve emniyetli şekilde kanal üzerinden denize akıtılacak. Zaten kanalda her beş ya da on kilometrede bir, istendiğinde bütün suya karşı durabilen, set olabilen, açılır kapanır kapakları olan köprüler de yapılacak. Yaşanması muhtemel afetlere karşı, en başından her tedbir düşünelecek ve yapılacak.
Sonra, tamamen susuz kalmış olan Van gölü arazisi bütünüyle hatta daha geniş olarak tıraşlanacak. Deniz seviyesine kadar yaklaşık iki bin metre tıraşlanacak. Oradan aşağı iki hatta üç bin metre derine inmek istersek, bunun da önünde bir mani olmayacak. Bu işin içinde olanlar “Bu iş hiç bitmesin. Sonsuza kadar kanal açalım, suni göller açalım ya da gölleri elden geçirelim” diyecekler.
“Bu göle şuradan da buradan da hatlar/kanallar bağlayalım” diyecekler. O kanal hatlarının etrafında tesis edeceğimiz şehirleşme seviyesine/kalitesine Avrupa’nın ve ABD’nin hayalleri bile yetişemeyecek. İblis ve Deccal bile kıskanacak.
Hala eski kafa olanlara, anlatılan bunca şeyden sonra bile “Bu işler nasıl yapılacak, bu işlerin içinden nasıl çıkılacak” diyenlere gülüp geçin ve takılmayın.
Hiç şüpheniz olmasın ki arka plandan bütün dünya genelinde hareketlilik çoktan başladı ve hızla şekilleniyor.
Boş verin masonluğu, satanistliği, batı dünyasını… Ve boş verin onların piyonları olan Japonya’yı, Güney Kore’yi, Çin’i, Rusya’yı… Para, maddi refah artık İstanbul’da ve dürüstlükte…
Ve göreceksiniz ki İstanbul, sözüne sadık kalan, kurallara uymaya devam eden kimseye yanlış yapmaz. Keyfi tavırlar sergilemez, yolunu kesmez, kaybettirmez, haksızlık yapmaz.
Ama hak edeni de ezer, yerin dibine geçirir.
Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya