Analar da böyle erkek doğurur
Haydi Antepliler! Namus günüdür
Tayyip’in PKK ile ve ABD ile ve İsrail ile olan bütün bağlantıları meydana dökülecek.
Süfyan, Süfyan, Süfyan…
Hakkari, Van, Urfa, Mardin, Diyarbakır, Antep, Kilis, Maraş, Adana, Antalya, Muğla…
TSK’nin üst kademelerindeki rütbeli hainlerin, o PKK teröristlerinden bile beter teröristlerin ve hainlerin kaçmalarına izin verilmeyecek.
O Baykar’dan ve o damat ile çevresinden her kime denk gelinirse, hemen orada sıkılacak. Fotoğrafları çekilerek ABD resmi hesaplarına atılacak.
“Bakın biz Türkler de bu sizin adamlarla fotoğraflar çektik. Evet hareket/aksiyon düşük, ölmüş gibi duruyorlar öyle değil mi? Lakin yine de sizin çekip paylaştığınız fotoğraflardan daha etkileyici değil mi? Siz galiba burayı Irak zan ettiniz, öyle mi?” notu yazılacak.
Hayır hayır…
– Türkiye AB ve ABD ile kuvvetli ilişkilerini daha doğru ifade ile eskiden olduğu gibi basit bir emir eri olmayı sürdürmüyor. Türkiye, AB’ne de NATO’ya da ABD’ye de Rusya ile Çin’e de İngiltere ile İsrail’e de aynı anda ayar çekiyor, yön veriyor ya da onların çaresizlikten kendi kabuklarına çekilmesini sağlıyor.
– Türkiye hızla bir bölgesel güç olmuyor. Hızla dünyanın tek ve gerçek süper gücü oluyor. Türkiye, dünyanın ticari, siyasi, askeri, dini dengelerini istediği yönde değiştirebiliyor.
– ABD’nin bu bölgede siyasi ve askeri gücü neredeyse kalmadı. Neyi, nasıl korusun… Son kalanlar da muhtemelen burada kalacaklar, hiç ABD’ye dönemeyecekler. Buralar onlara mezar olacak. Bazılarının mezarları bile olmayacak.
Her gün her gün dünyanın o malum ülkelerinde ısmarlama/talimatlı sözde haberler yayınlanıyor. Sözde siyasi analizler yayınlanıyor.
İyice rezil oldular. Türkiye’deki hainleri, bir İngiltere övüyor, bir ABD övüyor, bir Fransa, bir Yunan, bir Çin, bir Rusya övüyor, sonra diğerleri de övme rüzgarına katılıyor.
Kendilerine çalışan şu baştaki hainler iyice sönüp yok olmasınlar diye, neler uyduracaklarını, neler yazacaklarını, neler konuşacaklarını şaşırdılar. İyice abarttılar ve açık oldular. Ahmakça halde olanlar bile, bunca haberi görünce “Ne dönüyor, bunlar bizim başımızdaki kişileri neden sürekli övüp duruyor?” diyebiliyor.
Sadece Tayyip, Hakan Fidan için değil, Mehmet Şimşek için de hep aynı oyun, onlarca ülkenin ittifakıyla oynanıyor.
Ortada hiçbir şey yok. Çoktan batmış bir maliye var. Para da yok, yatırımcı da yok, güven de yok, ümit de yok. Bu enkazı kaldırmaları da imkansız. Lakin aynı basın, medya oyunları ile hala övdükçe övüyorlar, şu milleti oyaladıkça oyalıyorlar.
Bütün bunların karşısına çıkıp “Yeter kardeşim, yeter. Daha kaç sene oynatılacağız? Şu memleketin haline bir bakın. Her gün değil, her saat bile kıymetli ve daha fazla zaman kaybetmemeliyiz. Zaman geçtikçe acılar, sorunlar, bataklar devleşiyor. Bütün sistem, bütün oyun ifşa oldu işte? Batılılar ve doğulular, kuzeyliler ve güneyliler bu alçakları neden övüyor? Çünkü hepsine birden çalışıyor bu alçaklar ve hala milletimizi oyalamak, her şeyimizi peşkeş çekmek peşindeler.” diyecek bir gerçek muhalefet partisi ve lideri de yok.
Oyun oyun içinde dönüyor ama hepsi de kendini kandırıyor. Mehmet Şimşek’in görüşeceği bankalar, şirketler ve patronlar bile batak, kendilerine bile faydaları yok. Hala tek ümitleri burada bu hain adamlarının başta kalması, bir şekilde İstanbul’un hakkından gelinmesi ve acilen kara para işlerinin tekrar açılması…
Bu da bir hayal… Dünya genelinde binlerce nükleer bomba patlayacak olsa bile, dünya üzerinde hayat kalmayacak olsa bile kara para işleri boğulmaya devam edilecek, yolları açılmayacak. İnsan ve organ kaçakçılığı yapan ya da bunlara yardım ve yataklık eden hiçkimse hayatta bırakılmayacak. Terör örgütleri kuran ve kullanan ve bu süreçte bunlara yardım ve yataklık eden hiç kimse hayatta bırakılmayacak.
O İngiltere vatandaşı Çingene hain Mehmet Şimşek’in görüşeceği kişiler hep organ ve insan kaçakçıları, hep terör örgütü kuran ve kullanan kişiler.
Onların paraları olsa bile Türkiye’de geçmeyecek. Hiçbir gerçek yatırımın içinde on milyonda bir bile hisseleri olmayacak. Bundan sonra bu Türkiye’de çevresinde İblis’in ve Deccal’ın hükmü geçmeyecek.
Fukuşima nükleer santralinin radyoaktif suyu, ABD’li yetkililerin iddia ettiği gibi zararsız ise…
Bu güne kadar o su neden bu kadar büyük bir sorun olmuş ve imha edilememiş?
Japonya o suyu alıp kendi ülkelerinde toprağı, bitkileri sulamada kullansın. Öncelikle de şehirlerdeki ağaçları sulasınlar. “Bakın, ne kadar temiz su. Hiç zararı yok. Şehir içinde ağaç suluyoruz bu suyla ama biz balıklar vitamin alsınlar diye okyanusa dökmeyi tercih etmiştik. Herkes bizi yanlış anladı.” desin?
Ya da ABD bunu yapsın?
Ya da ABD’liler, şeytanlıktan başka bir şeye çalışmayan o çenelerini kapatsınlar. Binbir türlü pis işi beraber çevirdikleri Japonları sıkıntıdan kurtarmak için, dünyanın gözleri önünde ve resmi yetkiye/sıfata sahip adamları üzerinden yalanlar anlatmayı kessinler. Dünya insanlığına ve gezegenimize kötülükler yapmayı kessinler.
Bir tane bile düzgün, dürüst, insanlığa faydalı işi yok mu şu Amerikanın? Hep mi şeytanlık kardeşim, hep mi şeytanlık? Bu nasıl bir ülke, kuruluş aşamasında başlarında İblis mi vardı, sancağı/bayrağı iblis mi dikti?
Dünyanın nükleer santrallerden de ABD denilen şeytanlık merkezinden de acilen kurtulması gerekiyor.
Radyoaktif suyun okyanusa dökülmesi hususunda, sadece Japon yetkilileri açıkça savunan ülkeler değil, sessiz ve tepkisiz kalarak bile Japonya’ya destek veren, meydan veren ülkeler de vahim suçlar işliyorlar.
Çokça zaruret oluşmadıkça, sığınmacı denilen işgalciler belediye otobüslerine bile bindirilmeyecekler. Ana yolların kenarlarından yürüyerek Türkiye dışına çıkacaklar. Araç, mazot/benzin, personel masraflarından kaçınılacak. Bu sürüngenlerin devletimize ve milletimize daha fazla masraf çıkartmalarına izin verilmeyecek.
Ana yoldan dışarı çıkanları dövüle dövüle yeniden ana yola atılacak.
Hiçbirine bir gram ekmek ve su da verilmeyecek. Kendi ceplerindeki paralarla alsınlar. Parası olmayana da parası olan sözde sığınmacılar alsınlar. Sıfıra yakın masrafla atacağız bu kan emici sülükleri…
Bu yığınlardan İran’a sürülecek olanları, sınırda İran güçleri tarafından durdurulursa, İranlı yetkililer sadece bir kez ikaz edilecek. Sonra onlara sıkılacak. Harp çıkacaksa bile sıkılacak, sınır açılacak. “Bunları başımıza siz bela ettiniz. Sizin üzerinizden bizim ülkemizi işgale geldiler. Sınırlarınızı korumadınız, şimdi mi sınırlarınızı korumaya kalkıyorsunuz? Böyle yaparsanız Türkiye’ye açıkça harp ilan etmiş sayılacaksınız” denilecek.
Şu andaki uygulama tersine dönecek. Sığınmacı denilen işgalciler için içeri Türkiye içine girmek yasak, Türkiye dışına çıkmak serbest olacak.
İsteyenlerin batı yönüne gitmelerine izin vereceğiz. Yunanistan ve Bulgaristan askerlerinden ve polislerinden, sivil sığınmacılara sıkanlara da açıkça sıkacağız.
Başımıza yıklan bütün bu pis işlerin içinde Bulgaristan da var, Yunanistan da var. Onlar da hak ettiklerini yaşayacaklar. Oradan sonraki batı tarafında neler olursa olacak, karışmayacağız. Sözde sığınmacılar tekrar Türkiye’ye doğru sürülürse, sürülenlerden önce sürenlere sıkacağız.
Kiminle harp çıkıyorsa çıksın… Şuradan şuraya adım atamaz haldeki ABD ve NATO da neyi denerse denesin. İsterse peş peşe onlarca nükleer bomba patlasın. Burası Türkiye, Çingene devleti değil. Sınır tanımaz, ar ve namus tanımaz, devletini bile tanımaz, harpten bile kaçan onursuz sığıntıların ülkesi değil.
Türkiye temizlenecek, temizlenmesini istemeyen iç ve dış hain ve düşman unsurlar da temizlenecek. Bu kadar…
Gazi Antep’te Fatma Şahin meydan yerde linç edilecek. Benzerleri de aynı muameleyi görecek. Bütün siyasetçilerin, Bohçalının dahi evi/evleri halk tarafından basılacak. Bütün sözde siyasi partilerin bütün sözde teşkilatları, binaları halk tarafından basılacak.
Asker, polis asla müdahale etmeyecek. Meclis halk tarafından ele geçirilecek. Büyük bir mahkeme salonuna acilen çevrilecek.
Rütbeli ya da rütbesiz olan hiçbir asker ve polis, halka karşı şiddet sergilemek, güç kullanmak hatta kurşun sıkmak yönünde emir veren amirlerini dinlemeyecek. Bu emri kulağı ile duyduğu ya da yazılı ve imzalı emri gözleri ile okuduğu anda, emri vereni oracıkta boğacak, parçalayacak. Ahirette ne vebali varsa benim üzerime olacak.
Dünya hukukunda da itiraz edebilen varsa, ben mekanımda olacağım, beklerim.
Bakalım NATO, bakalım ABD üsleri, bakalım ABD’nin sözde büyük elçisi, aynı anda Türkiye’deki kaç bin tane hainin yardımına yetişebiliyor, kaçını halkımızın elinden alabiliyor. Bakalım birkaç gemi, böyle hadiselerin yaşandığı anlarda ne kadar işe yarıyor.
Sığınmacı ihbar hattı kurulacak. Her şeye rağmen bir şekilde Türkiye’de kalabilmiş olan sözde sığınmacıları vatandaşlarımız derhal ihbar edecekler. Kolluk kuvvetleri de derhal ihbar edilen yere intikal ederek gerekeni yapacaklar.
Sözde sığınmacıları kiralık evlerinden çıkartmamış ve ihbar etmemiş olduğu tespit edilen vatandaşlara çok ağır para cezaları kesilecek.
Bu güne kadar “Türkiye’ye nasıl girilir, Türkiye’de sığınmacı olarak nasıl kalınır, Türkiye’den vatandaşlık nasıl alınır, pasaport nasıl alınır” tarzı yayınları açık kimlikleri ile yapmış olan kişiler derhal tutuklanacaklar. Ağır ceza mahkemelerinde vatana ihanet suçlamaları ile tutuklu yargılanacaklar.
Acilen yapılacak kanun değişikliği ile insan kaçakçılığının her türlüsüne idam cezası getirilecek.
Olağan üstü hal ortamı geçildikten sonra, Türkiye’nin kara ve deniz sınırlarından kaçak geçmek isteyen istisnasız herkese uyarı atışı yapılmaya başlanacak. Uyarı atışına rağmen sınırlarımızı ihlal etmek isteyen istisnasız herkese sıkılacak, vurularak öldürülecekler. Cesetleri ile de ilgilenilmeyecek. Kamuya masraf çıkartılmayacak.
Meydan yerde kalmış ve çürümeye başlamış olan cesetlerin görüntüleri sosyal mecralar üzerinden dünyaya yayılacak. Türkler paylaşımlarının altına “Artık Türkiye’nin başında sizlere çalışan hainler yok. Ülkemize kaçak girmeye kalkarsanız, sonunuz şu görüntülerdeki kişiler gibi olur. İsrail’in, ABD’nin, İngiltere’nin sinsi planları bozuldu. Canını seven sınırlarımızdan uzak dursun.” yazacaklar.
TÜSİAD dedikleri ihanet ve şer merkezinin mensuplarına ne olmuş?
Acayip şeyler duyduk. Kararlar almışlar, bundan sonra zaruret olmadıkça o patronlar iş yerlerine gitmeyeceklermiş. Uçak, helikopter hatta arabaya bile binmeyeceklermiş.
Doğru mu bunlar?
O hain, o mason, o satanist, o kara paracı patronlar, metafizik sinyalleri radyo dalgaları ile mi karıştırıyorlar? Metafizik sinyallerin bir kişiyi doğrudan öldürmesi ya da kazaya sevk etmesi için herhangi bir aracın içinde olmaları bile gerekmiyor.
Yürürken düşüp kafalarını yere sert vurdurmak, banyoda ayaklarını kaydırmak, zihin kontrolüne alarak balkondan ve çatıdan hem de tamamen intihar görünen şekilde attırmak, gerçek metafizikçiler için işten bile sayılmaz.
En büyük güvenlik tedbiri, organ ve insan kaçakçılığını bırakmak, sığınmacı dediklerini savunmayı ve burada tutmayı bırakmak, Ankaranın arkasından çekilmekti ama yapmadılar. Şimdi evlerinde oturarak mı korunabilecekler?
Evler basılacak evler? Milyonlar günlerce evlerine girmeyecek, “nerede o hainler ve alçaklar” diye diye her yeri basacaklar?
Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya