Putin ile Macron hala danışıklı dövüşüyorlar. Afrika’da da danışıklı dövüşüyorlar.
İstanbul ve Çanakkale boğazlarında, ayrıca Kara deniz, Marmara denizi, Ege ve Ak denizde ABD askeri gemileri ile deniz altıları görmek istemiyorum. NATO kapsamında askeri gemiler de görmek istemiyorum. İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya askeri gemileri de görmek istemiyorum. Japonya, Çin, Rusya, İran, Güney Kore askeri gemileri, denizaltıları da görmek istemiyorum.
Buralarda kimin askeri deniz unsurlarını görsem hemen aklıma onların kendi ülkelerindeki savunmasız yüz binlerce askerleri, askeri mühimmat depoları, nükleer güç santralleri, nükleer bombaları, askeri iletişim ağları, büyük hidroelektrik barajlarının setleri ve türbinleri, uzaydaki uydu sistemleri, yerdeki haberleşme sistemleri, bilişim sistemleri, bankacılık sistemleri ve hatta ülkelerinin altındaki yer altı uzaylı şehirleri geliyor.
Gerçek bir Putin ortada yok. Rusya’da oyuna devam edebilecek para yok. Ankebut Ağında da artık Rusya’yı fonlayabilecek para yok. Son Afrika tiyatrosunu Rusya, sömürgeci başı Londra’nın talimatları ile oynadı ama o da tutmadı. Tutmayacağı baştan belliydi.
Rusya’ya güvenerek, bu danışıklı dövüşlere kanarak sivrilen ve şimdilerde ortada kalan Afrika ülkelerine, İstanbul yardım etmeyecek. Onları korumaya dönük bir siyaset icra etmeyecek.
Meksika, İstanbul’un dünya genelinde oluşturduğu siyasi dengelerden ötürü çok darda ise, bir çıkış yolu arıyorsa, İstanbul’a yakınlaşmayı umuyorsa, önce kendi iç kavgasını vermek ve net bir duruş sergilemek zorunda…
Rusya ile ortak işler çeviren bütün Güney Amerika ülkeleri de ortada kalacaklar, savrulacaklar, çok büyük sorunlar, kayıplar ve acılar yaşayacaklar.
Çin’de çok ani ve büyük gelişmeler olacak. Çin’in başındaki insanlık düşmanları, neye uğradıklarını bile şaşıracaklar. İstanbul’a yalvarmaya gelecekler, kabul edilmeyecekler. Çünkü onlar iyiliği hiç hak etmiyorlar.
Çin, artık yatırım yapabileceğiniz bir yer değil. Paralarınızı çöpe atmayın.
Hawai’de son yaşanan felaket ile geçmişte Pompei’de yaşananlar arasında temelde çok farklılık yok.
Aklım, kalbimi dinlemek istemiyor. Artık hiç merhamet etmek istemiyor. Her şeye düz mantıkla bakıp hızla ilerlemek istiyor. “Ne duruyorsun, ortada Amerikan ordusu diye bir şey bırakma, askerlerine bile kıran girsin, yeni bir hastalık uyduruyorlarsa uydursunlar. Yüz binle asker ölecekse ölsün, hak ediyorlar.” diyor. Zor susturuyorum onu…
Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya