Bu yayın, Mehmet Fahri Sertkaya’nın, Akademi Dergisi Telegram kanalında parça parça yaptığı paylaşımların derlenmiş halidir.
Zilzal suresi, sadece kıyamet sırasında yaşanacakların bir kısmını haber vermiyor. Zilzal suresi, kıyamet kopmadan önce yaşanacak ve herkesin “Ne oluyor, kıyamet mi kopuyor” diyeceği büyük afetleri de haber veriyor.
Zilzal, şiddetli sarsıntı manasına geliyor. Bu “sarsıntı” aslında çok derin manalar anlatıyor.
Zilzal suresi, Dabbetü’l arz ile yani hz Mehdi ile alakalı surelerden biri…
Dabbetü’l arz, insanlara doğruları anlatacak, onları İslam dinine davet edecek, onlara yoldan çıktıklarını ve helak olacaklarını anlatacak. Bir süre sonra da yeri yerinden oynatacak.
İşte Zilzal suresinin bir manası/tefsiri de o anlarla alakalı. Daha önce tekrarla anlamıştım sayhaları, manevi/metafizik tasarrufu çok yüksek olan zatların neler neler yapabildiklerini…
Hatta kıyametin kopmasının bir sayha ile olacağını, surun üflenmesinin de bir sayha olduğunu anlatmıştım. Sayha ile cisimlerin atomlarının birbirlerinden ayrılacağını, sonra ikinci sayha/sur ile cisimlerin atomlarının tekrar birleşeceğini de anlatmıştım.
Dabbetü’l arz da böyle şeyler yapacak ama daha önce büyük peygamberlerin elinde bile görülmemiş bir manevi/metafizik tasarrufla bunu yapacak.
O vakit kıyamet kopmayacak ama insanlar kıyametin kopmakta olduğunu zan edecekler.
Ayette geçtiği gibi, yeryüzü, yer kabuğu, içindeki ağırlıkları dışarı atacak. Buna epeyi alim “Ölülerin mezarlarından çıkartılması” demişler. Oysa o, kıyamet koparken değil, kıyamet koptuktan sonra ikinci sur üflenerek bütün alemlerin eski haline gelmesinden sonra olacak.
Ahir zamanda yaşanacakları haber veren ama açıkça haber vermeyen yüzlerce ayet-i kerimeye ve yüzlerce hadis-i şerife isabetli yorumlar yapamadıkları gibi, bu ayete de yapamamışlar.
Anlaşılıyor ki yer yüzünün çok sayıda noktasında eş zamanlı ya da yakın aralıklı ve çok şiddetli afetler olacak. Bunun neticesi olarak yerin altından bir şeyler, yerin üstüne çıkmış olacak.
Ayetlerin devamında, Allah’ın yer kabuğuna vahyettiği, yer kabuğunun dile geleceği, her şeyi gözler önüne sereceği de haber verilmiş.
En doğrusunu Allah bilir. Bunlar, manası açık/kesin olan ayetler değiller. Lakin anladığım o ki dabbetül arz, yer kabuğunu, yer altı şehirlerinin üzerine yıkacak. O sırada yerin altındaki çok sayıda yer altı şehrinde hem büyük çökmeler, toplu ve feci ölümler yaşanacak, hem de o şehirlerin kalıntıları gözler önüne çıkacak.
Aynı anlarda yeryüzündeki dünya insanları arasından da çok ama çok yüksek sayıda kişi ölecek. Onlar da zaten yerin altındakilerin istediği gibi dinsizleşmiş, namussuzlaşmış, şeytanlaşmış, LGBT sapıklığına bulaşmış, aldıkları nefes bile zarar hale gelmiş kişiler olacaklar. Arada iyi insanlardan da ölenler olacaktır ama onlar çok çok az bir orana sahip olacaktır.
Yine en doğrusunu Allah bilir ama anladığım o ki o şiddetli yer sarsıntısı ya da sarsıntıları o kadar büyük afetler olacak ki dünyanın etrafındaki manyetik koruma kalkanını bile bozup dağıtabilir.
Dünyamızda binlerce senedir yer altı şehirlerinde gizlice yaşayan uzaylı insan türleri, ellerindeki gelişmiş teknolojiye rağmen o koruma kalkanını bozamadılar ve buradan kaçıp gidemediler. Burada dünya insanlığını rahat bırakmadılar. Her kötülüğü yaptılar, yapıyorlar. Hem de şeytanlaşma seviyesinde yapıyorlar.
Anlaşılan o ki Nuh peygamber zamanındaki tufan afetine de çok benzerlikleri bulunan bir süreç yaşanacak.
Dünya nüfusunun çok çok büyük bir kısmı, insanca yaşamamak için inat ettikçe, kötülükleri bırakmadıkça, sonunda topluca helak olacaklar.
Metafizik kabiliyetleri olan insanlar, son yıllarda, hem rüyalarında hem de durugörü ile, dünyada çok büyük afetlerin yaşanacağını, bazı ülkelerin ya da kıtaların bile deniz suları altında kalacağını görüyorlar. Belki de zaman çok yaklaştığı için çok sayıda metafizikçi, birbirlerinden habersiz şekilde aynı şeyleri görüyorlar
Hep anlatmıştım, Nuh peygamber zamanında afet yaşanınca, dünya nüfusu çok azaldı, bir avuç dünya insanı kaldı. Onlar gemi ile tekrar gezegene dönerken yanlarında başka ümmetler yani başka insan türleri de geldiler. Bu hususta ayeti de paylaşmıştım. Nuh aleyhisselam ile birlikte dönenlere başka başka ümmetler denilmiş.
Bu defa da Nuh Tufanı benzeri bir afet yaşanacaksa, o kadar büyük bir afete dünyanın çekirdeğinde çok büyük sorunlar sebep olabilir. O sorun nedeniyle de kaf dağı da denilen manyetik koruma kalkanı bozulur. Dost unsurlar da düşman unsurlar da gezgenimize gelirler.
Zaten Ye’cüc ve Me’cüc’ün ikinci kere gelip dünyaya saldırmaları da o kalkanın kalkması sayesinde mümkün olabilecek.
O kadar kirli ki şu dünya, söz konusu şiddetli sarsıntı, yere batmalar, ifşalar, hikmetli hadiseler, devasa acılar bile dünyada nizamın sağlanmasını tam olarak sağlamayacak.
O nedenle, devamındaki süreçte bir de Ye’cüc ce Me’cüc gelerek dünya insanlığını yok etmek isteyecek. Hz. Mehdi, Hz İsa ve etraflarındaki bir avuç gerçek müslüman, Tur-i Sina’ya binerek o saldırıdan korunacaklar. Orada da Nuh peygamber zamanındakine benzer bir hadise yaşanacak.
Zan ediyorum ki o kısımlara daha asırlar var ama dabbetül arz, yer kabuğunun neredeyse tamamında yaşanacak şiddetli sarsıntı, yerin altında ve üstünde milyarlarca kişinin kısa sürede helak edilmesi hadisesi çok yakın. Sanki burnumuzun ucunda imiş gibi, o kadar yakınmış gibi geliyor bana…
Zilzal suresi de hz. Muhammed (sav)’ın saadetli asrında indirilerek, yerin üstündeki ve yerin altındaki satanistlere bir ikaz ve aynı zamanda bir rest çekiş olan surelerden biri…
Hazret-i Allah, iblis’e tabi olanları, günümüz deyişiyle Ankebut Ağına dahil olanları, insan da olsalar cin de olsalar, dünyalı da olsalar uzaylı olsalar, çok sayıda sure ve ayet ile ikaz etti, tehdit etti.
Onların tamamını ve hadis-i şeriflerin de söylediği şeyi herkes anladı. Ahir zaman, hz. Mehdi, çok büyük bir mücadele, sonradan hz. İsa’nın bu mücadeleye dahil olması, Ankebut Ağı’nın çok şiddetli acılarla, helaklarla yok olması…
Birkaç işi bir arada yaparak yazdığım için, kesinlikle yazma hataları olmuştur. En geç birkaç saat içinde bakar, düzeltirim
Dünya ile senkronize halde ilerleyen çok ama çok yüksek sayıda başka gezegen ve insan türleri olacak.
Kalkan kalkınca gezenimize hep gelip gidecekler. Büyük hürmet gösterecekler.
Bu, binlerce sene önce hz. Zülkarneyn devrinde de yaşanmıştı ve Ye’cüc ve Me’cüc yani yeşiller ile griler, bunun böyle olmasına çıldırmışlardı. Şiddetli İslam düşmanı olan, şiddetli sömürgeci olan kavimlerdi. Ahir zamanda, yani şimdilerde bu yine böyle olacak.
Bu defa dünyanın idaresi yine bir Türkün, hz Mehdi’nin elinde olacak. Yine bütün dünya tek devlet olacak ve saldırganlar o saldırıları yapacaklar. Yine bozguna uğrayacaklar. Lakin önce dünyada her yeri yakıp yıkacaklar, müslüman rolü oynayan milyarlarca münafığı cehenneme gönderecekler, sonra kendileri helak olacaklar.
On yıldan fazladır yazdığım gibi, bu dünya, manen uzayın merkezi… Maddeten/fiziken bakınca da çok özel ve sırlı bir gezegendeyiz, çok özel ve sırlı bir güneş sistemindeyiz.
Hayır, kıyamet değil…
Zilzal suresi tefsir edilirken, alakalı görülerek çok sık olarak bahsedilen Hac suresi’nin 1. ayetin de kıyamet kastedilmiyor. “Beklenen saat”, “Beklenen bir vakit” haber veriyor.
Ve o ayet-i kerimede de aslında “çok şiddetli sarsıntı” deniliyor. Kastedilen şey, aslında atomik bir sarsıntı/titreşme… Günümüzdeki nükleer/çekirdek bombaları gibi ama kıyas götürmeyecek kadar ondan kuvvetli/şiddetli bir sarsıntı/titreşme/reaksiyon… Ayrıca küçük bir alanda değil. Bölgesel değil. Dünyanın her yerini aynı anlarda tesiri altına alan bir atomik müdahale yani bir sayha sarsıntısı bu…
O sayha vesilesiyle atomlar arası dengeler bozulacak, bu cisimlere/maddeye tesir edecek, dünyanın dört bir yanında peş peşe arz/yer sarsıntıları ve yere batmalar yaşanacak. Aynı anlarda hem yerin altında hem de yerin üstünde, görülmemiş seviyede helak hadiseleri yaşanacak.
Sonra da yer altı şehirlerinde yaşayan başka başka insan türlerinden hayatta kalabilenleri de çaresizce yer yüzüne çıkacaklar.
يَا أَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ
Ya eyyuhen nasutteku rabbekum, inne zelzeletes saati şey’un azim.
“Ey o bütün insanlar! (Yerin üstündeki ve altındaki bütün insan türleri) Rabbınızdan korkun, çünkü o saatteki o şiddetli sarsıntı çok büyük bir hadisedir. (helak oluştur, musibettir, mühletin bitmesi sonrası intikam alıştır”
Saat;
– Zaman, vakit demek
– Kola takılan ve vakti gösteren cihaz demek.
– Sayaç demek
– Devran demek, bir devrin tamamlanması, başa dönmek ve yola devam etmek demek.
Belirlenmiş bir vakit var. Saymaya devam eden bir sayaç var. Allah’ın verdiği mühlet bitince, ayetlerde söz konusu olan o saat/vakit gelince, o devran dönecek. O kadar büyük bir darbe yiyecek ki müesses nizam (mevcut dünya düzeni, İblis’in ve Deccal’ın ortak sistemi), o vakit geldiğinde ve o hadise/ler yaşandığında, bir daha ayağa kalkamayacak.
Bu da müesses nizamı çok şiddetli bir ani darbe ile nakavt etmek demek. Hem de teknik olarak buna imkan, ihtimal yokken bunu yapmak demek. Olağanüstü bir hal ve olağanüstü başarı demek. Bilinen dünya tarihinde bunun benzeri hadiseler var ama bu kadarı yok. Nuh tufanı gibi de değil bu, çok başka, çok üstün, çok kıymetli… Allah katında da çok kıymetli.
Hac suresi, ayet: 2
“Onu (geleceği haber verilen o saati ve yaşanacak devasa afeti) göreceğiniz gün, her emzikli (kadın) emzirdiğinden geçer ve her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları hep sarhoş görürsün, halbuki sarhoş değillerdir. Fakat Allah’ın azabı şiddetlidir.”
Hac suresi, ayet: 18
“Görmedin mi göklerdeki kimseler (uzaylı insan türleri), yerdeki kimseler (dünya insanları), güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, bütün hayvanlar ve insanlardan birçoğu hep Allah’a secde ediyorlar (Allah’ın takdirine, hükümlerine çaresizce boyun eğiyorlar). Bir çoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah her kimi de hakir ve zelil ederse artık ona ikram edecek yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.”
[Dinden mükellef olmayan, cüz’i irade yani tercih hakları verilmeyen, bunun neticesinde azabı hak etmeyen kişilere Allah azap etmez. Onları aşağılık, zelil hallere düşürmez. Çünkü Allah adildir. Buradan da anlaşılmalı ki göklerde de dinden mükellef başka başka insan türleri var. Dünyamızda da onlarca farklı insan türü var ve yer altı şehirlerinde yaşıyorlar. Ayrıca “göklerde” denilirken, yedi kat semadaki mahluklar kastediliyor pek çok ayet-i kerimede…]
Hac suresi, ayet: 38
“Biliniz ki Allah, iman edenleri koruyacaktır; çünkü Allah, hain ve nankör olanları sevmez.”
Hac suresi, ayet 42-44
“Eğer seni yalanlıyorlarsa, bil ki onlardan önce; Nuh, Âd ve Semud halkları da nebilerini yalanlamışlardı. İbrahim ve Lut halkları da yalanlamışlardı. Medyen halkı da (yalanlamıştı); Musa da yalanlanmıştı. Ben de kafirlere bir süre/mühlet vermiş, sonra onları (azapla, afetle) yakalamıştım. (Bak), benim (onları) inkarım (görülmemiş biçimde cezalandırmam) nasıl oldu.”
Tavanları üzerine çöken yer altı şehirleri
Hac suresi, ayet: 45
“Nice şehirleri zulüm ederlerken helak ettik. Şimdi onların çatıları üstlerine çökmüş ve ıpıssız durmaktadır, kuyuları/alanları körelmiş, sarayları yıkılmıştır.”
Hac suresi, ayet: 47
“Bir de senden (hz. Muhammed’den, o alaycı inkarcılar) acele azap (getirmeni) istiyorlar. Elbette Allah sözünden (İblis ile en başta yaptığı sözleşmeden) caymaz. (Ona karşı bile haksızlık, adaletsizlik yapmaz. Müslümanlar yeterince gayret etmeyince, onlara da zaferi vermez, nasip etmez ama o günler de gelecek) Bununla beraber Rabbinin katında bir gün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir.”
Hac suresi, ayet: 48
“Zulmedip dururlarken, kendilerine süre tanıdığım nice şehirler/ülkeler vardır. Sonunda onları (azabımla) yakalayıp helak ettim. Dönüş yalnız banadır. De ki: -Ey insanlar! Ben sizin için yalnızca apaçık bir uyarıcıyım-
İman edip salih amelleri yapanlar için bağışlanma ve bol rızık vardır. Ayetlerimizi geçersiz bırakma yarışında olanlar, işte onlar Cehennem ehlidir.”
Önce beklenen saat, sonra kıyamet…
Hac suresi, ayet: 55
“Kafirler de Sa’at (mühletin biteceği, ahir zamanda, dünya genelinde o devasa azabın, helakın yaşanacağı vakit) ansızın gelinceye veya ardından başka bir gün olmayan günün azabı (yani dünyanın son gününde kıyametin kopmaya başladığı andaki feci helak oluşlar) gelinceye kadar, ondan kuşku duymaya devam edeceklerdir.”
Akademi Dergisi | Mehmet Fahri Sertkaya
..